Published on Kasım 19th, 2021
0HDP: Milyonlarca çocuk asimilasyona uğruyor, çalıştırılıyor
HDP Çocuk Komisyonu, milyonlarca çocuğun ana dilinden mahrum bırakıldığını, 2 milyon çocuğun da çalıştırıldığını belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu, genel merkez
binasında 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne dair basın toplantısı
düzenledi. Parti bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Komisyonu’nu da
deklare eden HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, bütün çocukların
Çocuk Hakları Gününü kutladıklarını belirtti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989’da “BM Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme”nin 193 ülke tarafından imzalandığı gün olduğunu
hatırlatan Kaçmaz, “Çocukların sahip olması gereken temel insani
hakları (barınma, eğitim, sağlık, beslenme ve diğer başka haklar) içeren
değiştirilemez 54 maddeden oluşan bu sözleşmenin kabul edildiği gün
olan 20 Kasım, ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ olarak kutlanmaktadır” dedi.
KÜRTÇE DÜŞMANLIĞINA DİKKAT ÇEKİLDİ
Türkiye’nin, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 14 Eylül 1990
yılında imzaladığını ve sözleşme de yer alan anadili ve kültürel haklara
vurgu yapan 17. 29. ve 30. maddelerine çekince konulduğunu kaydeden
Kaçmaz, “Böylece çocukların anadilinde eğitim hakkı, eğitimin kültürel
çeşitliliği içerecek şekilde düzenlenmesi gibi sorumluluklar
üstlenilmemiştir. Çekinceye gerekçe olarak, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan
Barış Anlaşması’nda azınlık tanımının sınırlı olması savunması
yapılmaktadır. Bu çekince, sözleşmenin diğer maddelerinin de ihlal
edilmesi sonucunu doğurmaktadır. BM Çocuk Hakları Komitesi de bu
çekincelerin kaldırılmamasını birçok kez eleştirmiş, Türkiye’yi
uyarmıştır. Ancak ne yazık ki aradan geçen 26 yıla rağmen Türkiye bu
çekinceleri kaldırmak için adım atmadığı gibi, sözleşmeden doğan
yükümlülüklerini tam olarak yerine getirecek bir politika izlememiş,
çocukların maruz kaldığı yakıcı sorunlara çözümler üretmemiştir” diye
belirtti.
Toplam nüfusun yüzde 27,2’sini oluşturan 22 milyon 750 bin çocuğun
yaşadığı Türkiye’de, çocukların yoksunluk ve yoksulluktan, her türlü
istismar ve sömürüden, ayrımcılıktan, mülteci olmaktan, savaşların
yıkıcı etkilerinden, cezaevlerinde bulunmaktan ve anadillerinde eğitim
görememekten muzdarip olduğunu ifade eden Kaçmaz, “Türkiye’de merkezi
yönetimin tekçi ve baskıcı karakterinin izdüşümünü en çok gördüğümüz
alanlardan biri de Türkçe dışındaki dillerin maruz kaldığı dezavantaj,
ötekileştirme ve asimilasyon politikalarıdır” diye ekledi.
ASİMİLASYON MERKEZLERİ
Türkçe dışındaki dillerin öncelikle kamusal alandan uzaklaştırılması, beraberinde bu dillerin hayatın tüm alanlarından tecrit edilmesiyle sonuçlandığına dikkat çeken Kaçmaz, şunları söyledi: “Türkiye’de 10 milyonu aşkın çocuk bugün anadilinde eğitim görememektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürtlere, Müslüman olmayan halklara ve Türk olmayan nüfusa Türklük ve Türkçe tek seçenek olarak dayatılmaya devam etmektedir. Bu açıdan örneğin Yatılı Bölge Okulları (YİBO) çocukların asimile olmasında devletin yürürlüğe koyduğu özel bir kurumdur. Kuşakları aşan bir travma etkisi yaratma potansiyeline sahip bu kurumsal şiddetten en çok çocuklar etkilenmektedir.
ÇALIŞTIRILAN ÇOCUK SAYISI 2 MİLYON
Çocuklar, asimilasyon politikalarının, kültürel farklılıkların reddinin, tarihsel mirasın yok edilmesinin, hafızasızlaştırmanın ve anadilinde yaşamın baskılanmasının etkisiyle beraber travmatize edilmekte, toplumsal özne inşa süreçlerinin dışına itilmektedirler. Türkiye’de bugün resmi rakamlarla yaklaşık 2 milyon çocuk çalıştırılmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliği halihazırda yasak olmasına rağmen engellenmemekte bilakis çocuk işçiliği çocukların çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren işlerde neredeyse köle emeği koşullarında çalıştırılmasına dönüşmüştür. Yapılan araştırmalar çocuk işçiliğinin en önemli nedenleri arasında savaş, göç, yoksulluk, gelir adaletsizliği kayıt dışılık, ucuz iş gücü talebi ve denetimsizliğin olduğunu ortaya koymaktadır.
CEZAEVİNDEKİ ÇOCUKLAR
Yine, anneleriyle birlikte 0-6 yaş grubu toplam 345 çocuk cezaevinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra 60‘ı kız çocuğu olmak üzere bin 896 çocuk cezaevinde tutulmaktadır. Çocuklar cezaevlerinde kamuoyuna yansıdığı gibi, şiddet, işkence, taciz ve kötü muameleye maruz kalmaktadırlar. Yakın tarihte Pozantı, Şakran, Kürkçüler, Antalya ve Sincan Çocuk Ceza İnfaz Kurumları’nda kalan çocukların işkence, kötü muamele ve diğer onur kırıcı muameleler bunlardan sadece kamuoyuna yansıyan birkaçıdır. Bu saydığımız cezaevlerinde, sadece kamuoyuna yansıyan durumlar. Çocuklara karşı eziyet suçu işlendiğini hepimiz biliyoruz.
DEVLET POLİTİKASI OLARAK UYUŞTURUCU
Ayrıca dezavantajlı gruplar içinde yer alan engelli/nöroçeşitli
çocuklar ve mülteci çocuklar için eğitim hakkı, ayrımcılık yasağı,
çatışma etkilerinin azaltılması ve çocuklara fiziksel, hukuki ve
psikolojik olarak korunma sağlanmasında tamamlayıcı çabaların
desteklenmesi bakımından bütünlüklü politikalar üretilmemekte,
uluslararası sözleşme hükümlerinin ısrarla altını çizdiği çocuğun yüksek
yararının gözetilmesi gerekliliği çoğu zaman kağıt üzerinde kalan,
hayatta bir karşılığı olmayan bir söyleme dönüşmektedir. Kürdistan’da
devletin narkopolitika uygulamalarıyla çocuklar madde bağımlısı hale
getirilmektedirler.”
Türkiye’de çocukların karşı karşıya kaldığı yapısal sorunların
çözülmemesi çocukluğa ilişkin yerleşik tahayyülden ileri gelmektedir.
Buna göre çocuklar yurttaş olarak kabul edilmemekte, daha ziyade ya
ebeveyn veya aileye bağımlı/ailenin uzantısı şeklinde ya da üzerine
gelecek inşa edilebilen bir nesne/şey olarak kurgulanmaktadır. Yine
çocuklar birer özne olarak görülmemekte; yaşamları, yaşam alanları ve
gelecek tahayyülleri hakkında toplumsal sorunların çözüm süreçlerine
katılım sağlamaları engellenmektedir. Oysa çocukların kendileri ve yaşam
alanları hakkında fikir beyan etmesi, taleplerde bulunması, karar alma
süreçlerinin belli aşamalarına dahil olması ve esasen toplumsal
sorunların çözüm süreçlerine katılabilmesi yalnızca toplumsal değerlere
duyarlı sosyal devlet olmanın ve demokratik işleyişin bir gereği değil
aynı zamanda çocukların karşı karşıya kaldığı sorunların çözüme
kavuşması açısından da oldukça önemlidir.
Çocukların gündeme gelmesi ancak Ceylan Önkol ve Uğur Kaymaz gibi
çocuklar katledildiğinde, zırhlı araçların çarpması sonucu yaşamlarını
yitirdiklerinde ya da Ensar Vakfı, Rabia Naz vakaları gibi büyük
istismar vakaları yaşandığında mümkün olabilmektedir. Ne devlete bağlı
kurumlar ne de siyasi partiler çocukların korunması ve haklarından
yararlanması yönünde gerekli sorumluluklarını yerine getirmektedir.
Parlamentoda çocukların haklarına ve sorunlarına dair politika üreten
özgün bir mekanizma yoktur.
TBMM bünyesinde çocuk politikası inşa eden veya çocukları merkeze alan
bir ihtisas komisyonu yoktur. Çocuklara karşı büyük suçlar işlendiği ve
kamuoyunun tepkisini çektiği zaman çocuklar meclis gündemine
gelmektedir. 100 yaşına giren mecliste 2019’da bir çocuk komisyonu
kurulmuş, o da bir alt komisyon şeklinde kurulmuştur. 2019 yılında TBMM
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Çocuk Hakları Alt
Komisyonu kurulmuştur. Ancak bu komisyon oldukça tali bir komisyon olup
çocukların sorunlarını çözme yönünde herhangi bir yasal düzenleme yapmış
değildir.
ÇOCUK ÖLÜMLERİ
Yine, Giresun’un Eynesil ilçesinde 13 Nisan 2018’de evinin önünde
yaralı bulunan ve daha sonra yaşamını yitiren Rabia Naz Vatan ve diğer
şüpheli çocuk ölümlerini araştırmak üzere KEFEK bünyesinde Rabia Naz
Komisyonu kurulmuştur. Bir araştırma komisyonu olarak kurulan bu
komisyonun Rabia Naz’ın ölümüne ilişkin hazırladığı raporda olası
nedenler çıkarılarak adeta failler aklanmıştır. Süreli bir komisyon
olduğu için çalışması bitmiştir.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Çocuk Hakları Alt
Komisyonu ile yukarıda sözü geçen geçici iki alt komisyon da kamuoyu
baskısı ve kadınların çabasıyla kurulmuştur. Ayrıca bir Çocuk
Bakanlığının kurulmasının elzem olduğu çokça mecliste partimiz
tarafından dile getirilerek bu konuda da bir kanun teklifi hazırlanmış,
bu temelde ilgili birime sunulmuştur. Ancak ne meclis çoğunluğunu elinde
bulunduran iktidar ne de diğer muhalefet bloğu bu konuyu sahiplenici
bir tutum sergileme yoluna gitmiştir. HDP çocukları ne ebeveyn ve/veya
aileye bağımlı veya uzantısı gibi gören geleneksel yaklaşımı ne de
yalnızca üzerine gelecek inşa edilebilen bir varlık olarak gören modern
yaklaşımı kabul etmektedir.”
‘HDP ÇOCUKLARIN DA UMUDUDUR’
HDP Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen ise “Şimdiye kadar HDP,
halkların umududur dedik. Sadece HDP halkların değil çocukların da
umududur. Sadece 20 Kasım Çocuk Hakları vesilesiyle bir arada değiliz.
Parti bünyesi MYK son toplantısında karara bağlanan çocuk komisyonun
kurulması için bir aradayız. Çocuk komisyonun kurulması çocukların
sorunları üzerinde değil, çocuklarla ile birlikte bir politika üretmek,
çocukların özgürleşmesinde katkı da bulunmak için böyle bir komisyona
talip olduk” ifadelerini kullandı.
Geleneksel ve modern anlayışına karşı itiraz ederek, bir çocuk komisyonu
kurduklarını sözlerine ekleyen Türkmen, “Bu iki anlayışa karşı itiraz
ederek bir çocuk komisyonu kurduk. Çocuklarla birlikte özgürleşeceğimiz,
mücadelemizi sürdüreceğimiz, halkların ve çocukların umudunun HDP
olacağına inancımızı paylaşmak istiyoruz” dedi.
HDP NELER YAPACAK?
Türkmen yapacakları çalışmaları ise şöyle sıraladı:
“* Meclis bünyesinde yalnızca çocuklar için çalışan bir ihtisas komisyonun kurulması için gerekli çalışmaları yürüteceğiz.
* HDP Çocuk Bakanlığının kurulması için birçok defa kanun teklifi vermiştir. Bu bakanlığın kurulması için çalışmaya devam edeceğiz.
* Mecliste kamu bütçesinin oluşturulduğu bütçeleme süreçlerinde Çocuklara Duyarlı Bütçelemeyi hayata geçirmek için çalışacağız.
* Yine, çocuklarla çalışan sivil toplum örgütleri, baro ve diğer kurumlarla beraber geniş katılımlı bir sempozyum düzenleyerek bütünlük bir çocuk politikasının inşası için çalışacağız.
* Yerel yönetimlerde, kamu kurumlarında ve TBMM’de gündeme gelecek yasal düzenlemelerde, uygulama ve kararların çocuklar üzerindeki dolaylı ve doğrudan etkisini analiz etmek ve değerlendirmek için ‘Çocuk Etki Değerlendirmesi (ÇOED)’ raporlarının hazırlanmasına yönelik yasal alt yapının oluşturulması için gerekli çalışmaları yapacağız.
* Türkiye’nin çekince koyduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, 17., 29. ve 30. maddelerindeki çekincelerin kaldırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası çalışmaların yapılması için çalışacağız.
* Çocuk cezaevlerinin kapatılması amacıyla gerekli alt yapı çalışmalarının sağlanması için yasama faaliyetleri yürüteceğiz. Türkiye’de, 18 yaşın altında olup suça sürüklenmiş çocukların ceza hukuku sisteminin parçası olan bir kurum tarafından değil özerk ve bağımsız çocuk eğitim merkezlerinde kalması, bu kurumların cezalandırma değil sosyal ve psikolojik destek ile yönlendirme ve eğitim amaçlı olarak yeniden düzenlenmesi ve bağımsız bir denetime tabi olması için gerekli yasal alt yapının oluşması için çalışacağız.
* Bir kültürel soykırım kurumu olarak işlev gören Yatılı Bölge Okullarının kaldırılması ve yarattığı tahribatı bütün gerçekliğiyle ortaya koyacak ‘Yatılı Bölge Okulları Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’ adıyla bir komisyon kurulmasına yönelik çalışmalar yapacağız.
* HDP Çocuk Komisyonun kurulmasıyla amaçlanan nihai hedef ise Galler gibi birçok ülkede örneği bulunan Çocuk Parlamentosunun Türkiye’de de oluşturulması ve toplumsal yaşamın bütününde tüm çocukların eşit kabul edilerek kendi sözlerini söyleyebilme gücünü kazanmasıdır.”
Türkmen, ayrıca Türkiye’nin çekince koyduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne karşı da UNESCO ve UNİCEF’e mektup gönderdiklerini belirtti.
(ANF)