Makaleler

Published on Ocak 16th, 2021

0

Dünyayı gören Nazım, Kürtleri neden görmez – Hüseyin Y.

O yok “sayılanlar”, bu topraklarda çok mu azdı.

15.01.1902 yılında doğan, 3 Haziran 963’te dünyaya gözlerini kapayan Nazım’ın  geçen ölüm yıl dönümü vesilesiyle bir çok paylaşım ve ağırda olsa artık onun yaşadığı süreç içinde yazdığı şiirlerinin ve bu günde doğum yıldönümünde politik yaşamı ve duruşu ile ilgili tartışmalarda devam ediyor!

Nazım yaşadığı süreç içinde dünyada ve yaşadığımız coğrafyada yani yirminci yüzyılın içindeki çok derin ve köklü savaşları ve soykırımların  yaşandığının da bire bir tanığı ve hem de sanığıdır.

Bu sürece dair de bir çok şiir makale oyun yazmıştır(!) ama, o kendi ırkını (Türk) görürken birlikte yaşadığı öteki ulusları ve azınlıkları görmezden gelmesine artık yeter diyen sesler de çıkmaya başladı. 

Haksızda değiller.

Haklıdır ve geçte olsa yerindedir bu tepkiler.

Kuşkusuz onun hatalarını kişisel ele almış olsakta öncelikle onun önünü ve öteki gözünün neden ve niçin kapatmış olduğunu irdeleyeceğiz, eleştireceğiz.  Kimse artık kusura bakmasın ortada olanlar bunu zorunlu kılmaktadır. 

Değilse evet neyle izah edilecek!

O, yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür,

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim dese de biz KÜRTLER o hasretin içinde görülmeyi bırakalım! o bu memleket bizim diyerek inkarcı devletin tekçi mantığını 

uzak Asya’dan bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim diyerek o tekçi anlayışı bir türlü  aşamamış adeta onun esiri olarak kalmıştır.

Eserleri 50 den fazla Dile çevrilen bir dünya Şairinin kaç tane şiiri Kürtler yada Ermeniler, hele de Rumlar için varda bizde o dillerden birinden bari bizim için bir şiirini okuyalım!

Yok!

Nazım 1921 yıkında Mustafa Suphi ve yoldaşlarının M Kemal’in bir zat emriyle Karadeniz’de katledilmelerinin ardında  1923 yılında Şefik Hüsnü ve şürekasının eline geçen reformist revizyonist düzen işbirlikçisi Kemalist çizginin etkisindeki TKP’ye katılır ve ölünceye kadarda onun bir üyesi ve o söven anlayışın etkisinden kurtulamaz!

Bu anlamda onunda mensubu olduğu parti( TKP)’nin inkarcı ve söven Kemalist yaklaşımı esasında bir çok insanı olduğu gibi 

onunda gözlerini bu anlamda kapatmıştır (!) destek de bu yetmez! 

Onun bu tutumu asla çağdaş bir aydının ve gerçek bir komünistin tutumu ile bağdaşmaz.

O, TKP’nin de içinde olduğu Komintern’e iletmiş olduğu Kemalizm’in Dersim soykırımını onaylayan Dersim raporuna bir itirazı olmaz!

Neden?

Kürdistan’da yaşanan bunca katliamları bildiği halde ona karşı bir itirazı ve sesi çıkmaz ve ona dair bir tek şiir yazmaz!

Neden?

Afrika’daki, Asya’daki mavi gözlü, sarı saçlı o masum çocukları görür, onlar için önemli şiirler yazar. 

945’te doğan Hiroşimalı çocuğun 958’de neden öldüğünü bilen Nazım Hikmet, ama; Ağrı’yı, Zila’nı, vb binlerce yerdeki zulme uğramış biz KÜRTLERİN öteki azınlıkların ve Dersim’in kayıp kızlarının o kara gözlerini hiç görmez! 

Neden öldüklerini, neden fareler gibi zehirlenerek öldürüldüklerini duymaz ve bilmez hani bir tekte şiir yazmaz!

Neden?

Kendi ulusunu öteki ulusların üzerinde gören Anadolu topraklarında yaşayan halkların imhasına neden sesiz kalır?

Hangi komünist ulusların kendi kaderini tahin hakkından yana bir tutum almaz?

Birlikte yaşadığı bir halkın kendi kaderini tahin hakkı konusunda neden hep sesiz kalır!

Binlerce km uzaklıklarda Notrödame gören Nazım kapatılan Alevi dergahlarını hiç görmez ve duymaz!

Peki neden?

Sakalları çekilen Alevi dedelerinin zulmünden ve ellerindeki sazların kırılmasını  hiç mi duymaz!

Bırakalım duymasını o Pir Sultanların çaldığı üç telli SAZA

 “Orkestra” şiirinde “zırıltı” der, o bizi anlatamaz diyor!

O, Mavi gözlü “dev“ adamın yaptıklarını neden duymaz! Yaşanan bu yüz yılın soykırımlarını niçin görmez-anmaz bilmez( bu süreçte yaşananları nasıl bilmez?!

Ama o katliam ve soykırımların sorumlusu bu zattı öven şiirlerini hiç  eksik etmez  yazar.

Adeta açık açık Deniz kızı Eftelya hikayesinde olduğu gibi Moskova’da bir söyleşide o ona açık hayranlığınıda saklamaz.

El İNSAF!

Evet onun bu hayranlığını ne ile izah edelim?

O, dört nala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim derken, burada NAZIM evet, hangi MİLLET’İ kastediyordu?

Ki bu memleket dediği, Kürtlerin, Ermenilerin, Rumlar’ın ve bir çok azınlığın orta asya’dan gelenlerden önce bu memlekette ve bu topraklarda yaşamıyorlarmıydı?

Yalan mı bu bilgilerimiz?

Peki bu ırkçılık degilmidir?

Bir Kürt Komünisti olarak bu tutumu ile onun bu sıfatı hakettiğini kesinlikle düşünmüyorum.

Onun bu tutumu asla enternasyonalizm ve tutarlı bir komünistin değil, egemen ulus şovenizmini ifade etmemektedir.

Komünist değerler ve bu değerleri savunan bir Komünistin tutumu asla bu yönlü bir tutumu olamaz.

Kendi gerici ve emperyalist sistemine ( hayranlık değil !) karşı mücadele eden bir Komünistin ertelenmez tarihi görevi; Che gibi uluslararası enternasyonalist duygularla mücadele etmektir.

Kürtler için, Ermeniler için, Rum vb katliamları için Nazım’da bu yönlü bir tepkisi görülmez!

Bunlar vb bir çok yanı ile ölmeden önceki son yıllarında Kürt halkı için Paris’teki Kürt Ensitüsüne 

iletmiş olduğu mektubu ile kendisini afetltirmeye başladığını görüyoruz olsakta! 

O bu yaklaşımı ile bizimde nezdimizde asla aklanmaz. 

Ama bütün bunlara rağmen benim için Nazımın bir gözünü o lahnetli TKP’nin reformist ve revizyonist çizgisinin körleşirmiş olduğunu inkarcı ve imhacı  tekçiliğin esiri olduğunu gösteriyor !

Bundan arınmış enternasyonalist bir tutum ile hareket etmiş olsaydı evet uluslararası değerde önemli şair olabilirdi.

Türkiye sol hareketinin hani o 68 yıllık dediğimiz lanetli süreç 70’li yıllarda iyi ve derinlemesine daha iyi değerlendirilmeliydi!

Lakin, bir çok konuda olduğu gibi bu konudada Türkiye sol hareketi Kemalizmin o lanetli kamburu altında kalmıştır.

En ileri ve burnunda kıl aldırmayan o “Komünist” partilerde ve birlikte yürüdüğümüz partilerden de bir değerlendirme biz göremedik!

Bizde onu “sevdalımız” olarak gördük! 

Bu ad ile onu andık ve büyük etkinlikler yaptık. 

Demem o ki;  içinde yer aldığımız bu hareketlerde bu konuda o lanetli Kemalist kamburdan kurtulamadıkları için o süreç içinde bir çok insanın gözlerine onlar da Bilerek veya  bileyerek böyle bir perde çektiler!

Ki bu kamburdan kurtulamadıkları için suçludurlar diyorum.

O sürecin büyük eksikliklerinden biride unutmamak gerekir ki budur.

Onun “önemli ve değerli” bir şair olması bizim onun hatta ve eksikliklerini görmemezlikten gelmeye ve gözlerimizi bütün bu gerçeklere asla kapatmamalıdır!

Söylenecek ve yazılacak çok şey var. Ama, o neden Kürtler’i, Ermeniler’i, Pontus Rumlar’ını , Alevileri vb. görmezden geldi!.

Lakin, kimse tabu değildir.

Nazım da!

Saygılarımla


Hüseyin Y. – 16.01.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑