Published on Mayıs 30th, 2022
0Tuncel’den mahkeme heyetine: Bu kumpasın ortağısınız
Kobanê davasının 13. duruşmasında söz alan Tuncel, mahkeme heyetine “Bu bir kumpas ve siz de bunun ortağısınız. Bütün bu olanların sorumlusu olarak HDP’yi gösteriyorsunuz. Ülkeyi biz mi yönetiyoruz da tüm sorumlusu biziz” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê davasının 13. duruşması, Sincan hapishane Kampüsü duruşma salonunda görülüyor.
SALONDA BOŞ YER KALMADI
Duruşmaya HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile HDP’li milletvekilleri,
HDP Ankara İl Örgütü, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş
Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarının yanı sıra, 78’liler Girişimi,
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı
Mehmet Bozgeyik, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma
Gürkan, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Emekçi Hareket Partisi
(EHP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Büro Emekçileri Sendikası
(BES) temsilcileri ile çok sayıda siyasi parti temsilcisi, demokratik
kitle örgütü ile çok sayıda kişi katıldı.
AB ELÇİLİKLERİ İZLEYİCİ OLARAK KATILDI
Davaya bazı Avrupa Birliği (AB) elçilikleri de izleyici heyet olarak katıldı.
Bir önceki celsede kurulan ara karar ile mahkemenin savunma süresini bir güne indirmesi kararına tepki göstermek ve siyasetçiler ile dayanışmak amacıyla davaya çok sayıda kişi katıldı. İzleyiciler duruşma salonundaki koltukları doldurdu. Yanı sıra duruşmayı çok sayıda gazeteci de izledi.
Sincan Hapishanesi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı hapishanede tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı dosyaya eklenen evrakları okudu.
TUNCEL’DEN MAHKEMEYE: BİZİ TEHDİT Mİ EDİYORSUNUZ
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel
söz alarak salonda bulunan herkesi selamladı. Söz almayı düşünmediğini
ancak savunma kısıtlanmasına dair kurulan ara karar üzerine söz aldığını
ifade eden Tuncel, “Biz bunu çok konuştuk ama siz bu mahkemede
hukuksuzluk yapıyorsunuz. Haksızlık demiyorum. Hukuksuzluk diyorum. Siz
başından beri ters işlem yapıyorsunuz. Müşteki ve tanık dinlediniz. Eğer
savunma yapmayacaksanız susma hakkınızı kullanmış sayılacaksınız’
diyorsunuz. Siz ne demek istiyorsunuz? Bizi tehdit mi ediyorsunuz?
Sizden önceki mahkeme başkanı çete üyesi çıktı. Siz bizi 37 kişinin
ölümünden sorumlu tutuyorsunuz ve savunmamızı kısıtlıyorsunuz. Sizin de
içinde olduğunuz heyete iddianameyi geri göndermenizi istedik. Bu bir
kumpas ve siz de bunun ortağısınız. Bütün bu olanların sorumlusu olarak
HDP’yi gösteriyorsunuz. Ülkeyi biz mi yönetiyoruz da tüm sorumlusu
biziz?” diye sordu.
‘OLDU OLACAK SAVUNMAMIZI DA SİZ YAZIN’
Ülkenin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğunun altını çizen Tuncel,
“Bu ülkede demokrasi olmak zorunda. Hukuksuzluk ve adaletsizlik bir
yerde varsa her yere sirayet ediyor. Bugün yargı siyasi iktidarın bir
kolu haline gelmiştir. Siyasi iktidar kimi istiyorsa onu içeri alıyor.
Siz bu düzenin adaletli yargıçları olsaydınız derhal tahliye kararı
verirdiniz. Ama siz bırakın bunları yapmayı bizi tehdit ediyorsunuz. Ben
savunmamı ister bir gün yaparım isterse de bir yıl yaparım. Biz Kürt
sorununa barışçıl çözüm dediğimiz için buradayız; barışı demokrasiyi
savunduğumuz için buradayız. Oldu olacak savunmamızı da siz yazın. Biz
tabii ki savunmalarımızda toplumsal, siyasal durumu anlatacağız. Biz
size daha önce de ‘cübbenizin onuruna göre davranın’ dedik. Ama sizden
öncekilere söyledik şimdi ise yan konuşlarımızda yargılanıyorlar. Kendi
Anayasanıza uyun. Anayasanızı askıya almışsınız, parlamento zaten
askıda. Bu baskılar yetmiyormuş gibi birde tehdit ediyorsunuz. Ceza mı
vereceksiniz, verin elinizi tutan mı var? Siz de çok iyi biliyorsunuz ki
bu suçlu, suçsuz meselesi değil. Eğer azmettirme meselesinde illiyet
bağı kuramıyorsanız bizi bırakmak zorundasınız. Biz burada rehineyiz”
dedi.
‘FAŞİST REJİMLERDE SİZİN YAPTIĞINIZ OLUR’
“Faşist rejimlerde sizin yaptığınız olur” diyen Tuncel, şöyle devam
etti: “Üzerinizdeki baskının da farkındayız her gün açıklamalar
yapılıyor iktidar tarafından. Dolayısıyla şapkayı önünüze koyup
düşünmeniz gerekir. Dosyayı iade etmenizdir. Hukuk kimi korur,
egemenleri, zenginleri korur. Şu an sadece iktidarı koruyan bir hukuk
sistemi var. Eğer bu ülkede basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü yoksa
özgürlük olmaz. Milyonları açlığa mâhkum eden bir sistem var. Bu davayla
ne alakası var diyorsunuz çok alakası var. Mafya düzenine dönüştürdüler
ülkeyi. Ülkenin Başbakanının adı uyuşturucuda geçti. Ne oldu
yargılandılar mı, hayır.
‘KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN DEMOKRASİ GELMEZ’
Müzakere süreci bitti, Sayın Öcalan tecritte tutuldu, HDP’liler
yargılandı. Bir kez daha söylüyoruz; bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden
demokrasinin gelmesi mümkün değildir. Tarihten bu yana kim Kürtlerle
ittifak kurmuşsa kazanmıştır. Bakın Kurtuluş Savaşı’nda, Malazgirt’te
Kürtler ittifak kazandırdı. Çözüm sürecinde yine ülke kazandı.
‘TEK KORKUMUZ HALKIN BAŞINA BİR ŞEY GELMESİ’
Biz hala gelecek için umutluyuz o yüzden mücadele ediyoruz. 6 yıldır
cezaevindeyim. Siz sanıyor musunuz ki korkumuz var. Tek korkumuz
halkımızın başına bir şey gelmesi. Siyasi iktidar da bir gün
yargılanacak ama onların başı dik olmayacak. Onlar IŞİD ile ittifak
yaptılar. Şu an saklasalar da bu böyle. Bu dava Kobanê halkıyla
dayanışmanın yargılandığı davadır. IŞİD’i koruma davasıdır. Savunma
hakkımın kısıtlanmasını kabuk etmem mümkün değildir. Savunmamı ne kadar
yapacağıma siz karar veremezsiniz. Özgürlüğü elinden alınan da sizsizin
ama biz düşünsel olarak sizden daha özgürüz. En azından kendi
kararlarımızı kendimiz veriyoruz.
‘YOKSULLUĞU SURİYELİLER Mİ GETİRDİ’
Yargı, kumpas davaları, AKP’ye itiraz edenlerin yargılanması ayrı
toplumun neredeyse yarısı ‘terörist’, ‘düşman’. Yabancı, mülteci
düşmanlığı almış başını gidiyor. Kimse ‘Kapıları açmasaydınız
Suriyeliler gelmeyecekti’ demiyor ‘Suriyeliler gitsin’ diyor. Yoksulluğu
Suriyeliler mi getirdi? Tecrit politikası ayrı, hak ihlalleri ayrı.
Belli ki seçim gelecek ki AKP cezaevi izinlerini uzattı. Cezaevinde
infazlar yanıyor. ‘İyi halli değil’ denilerek tahliyeler engelleniyor.
İnsanlara onursuzluk dayatıldı. Bu bir devlet politikasıdır ve kabul
edilebilecek bir şey değil. Hizbullahçılar AİHM kararıyla tahliye edildi
ama bizim için AİHM kararları uygulanmıyor. Sistem çökmüş, çürümüş
durumda. Cezaevine muhalif hiçbir şey girmiyor, gazete, kitap, dergi
girmiyor. Siyasiler görüntülü telefon görüşmesi yapamıyor. Bu nasıl bir
ayrımcılık. Cezaevlerinde yaşanan sorunlar yarın toplumsal olarak farklı
şeylere sebep olabilir. Herkesin bu politikalara dur demesi gerekir.
‘BAHTİYAR ÇOLAK’I UNUTMAYIN’
Bu yanlış kararınızdan dönün. Savunmamızı sınırlandırmayın. Bunu kabul
etmek mümkün değil ama bunu neden yaptığınızı biliyoruz. Hukuksuzluk
yaptığınızın siz de farkındasınız. Bir yerde hukuksuzluk yapıyorsanız
her yerde yapıyorsunuz demektir. Bahtiyar Çolak’ı unutmayın. Hukuksuzluk
yaptı o da.
ATA: 2004’TEN BERİ ÇALIŞMALARIM YENİ DAVA KONUSU YAPILIYOR
Ardından Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata konuştu.
Mahkemenin önceki celselerde istediği ve Meclis’ten gelen birtakım bilgi
ve belgelere dair konuşan Ata, Laleş’e giderek Êzidilerle
görüştüklerini ve bu anlamda çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Ata,
“Bizim bu çalışmalarımıza yer vermiyorsunuz ancak atılan tweeti sorup
duruyorsunuz. Parlamentodan bilgi veya belge istenecekse 3 Ağustos
2014’ten sonrası istenmeli. Madem bizi yargılıyorsunuz, Anayasal
hakkımızı kullandığımız için karşınızdayız ama siz bizimle muhatap
olmuyorsunuz. Beni neden yargılıyorsunuz? Genel Merkezimin attığı tweeti
paylaşmışım. Ve kadın çalışması yürütmüşüm. Bir diğer husus da Sayın
Öcalan’ın özgürlüğü için çalıştım. Ben bu çalışmaları 2004’ten bu yana
yapıyorum ama daha yeni dava konusu yapılıyor” ifadelerini kullandı.
‘BENİ YARGILIYORSANIZ ANLATMAYA HAKKIM VAR’
Mitinge çağrı yaptığı için yargılandığını ifade eden Ata, “ANF
haberlerinden toplama bilgilerle burada yargılanıyoruz. Siz beni bir
kadın olarak yargılıyorsanız ben neden kadının varoluş tarihini
anlatmayayım? Kadının yazılı tarihinin bile öncesi yok. Ama bugünkü
kadınlar kendi tarihini kendi yazıyor. Kadının eşitlik ve özgürlük
mücadelesi için 1999’dan bu yana aralıksız çalışan beni yargılıyorsanız
benim de bunları anlatma hakkım var. Türkiye’de 40 yıllık bir süreç var.
Bugün artık savaş boyutunu aşan bir süreç var. Ülkenin her tarafına
cenazeler gidiyor ve biz bunu tartışmayalım mı? Demokratik mekanizmaları
kullanmayalım mı? Bu yargılamanın yapılma talimatını verenler bununla
muhatap olduklarını mı düşünüyor. Biz içimiz acıyarak bunu
hatırlatıyoruz. Bu yapmak istemediğimiz bir şey” diye belirtti.
‘GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ’
Savunmaların bir günle sınırlandırıldığını ifade eden Ata, “Var mı
ötesi? Hukuku da tersten, düzden ele alan bir yargılama yapıyorsunuz.
Siz bizi Kürt sorununda demokratik çözüm istediğimiz için, kadın
özgürlük mücadelesi yürüttüğümüz için yargılıyorsunuz. Siz nasıl ara
kararlarınızla gerçeği açığa çıkarmak istiyorsanız bir de
anlattıklarımızla gerçeği açığa çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.
HDP eski Milletvekili Nazmi Gür, savunma haklarının yok edildiğinin altını çizdi.
SURUÇ KAYMAKAMLIĞI’NDAN GELEN YAZI DOSYAYA EKLENDİ
Ardından mahkeme başkanı Suruç Kaymakamlığı’ndan gelen belgeyi okuyarak
dosyaya ekledi. Belgede, Kürt siyasetçilerin 20 Eylül 2014’te
Mürşitpınar Sınır Kapısından Kobanê’ye geçmek istediklerinin
belirtildiği, ancak siyasetçilere can güvenliklerinin bulunmadığının,
geçmek istedikleri takdirde sorumluluğun kendilerine ait olduğun tebliğ
edildiği bilgisi yer aldı.
AV. ÖZDOĞAN: KANUNLARDA BÖYLE BİR ŞEY YOK
Söz alan avukat Zeynep Sedef Özdoğan, önceki periyotta kurulan ara
kararları eleştirerek geri alınması talebinde bulunarak gerekçelerini
sıraladı. Mahkemenin kararlarına uymadığını ifade eden Özdoğan, “Ara
kararınızı gözden geçirmenizi istiyoruz. 12 Eylül Askeri darbe sürecinde
yargılananlar daha sonra toplumun onurlu bireyleri olarak aramızda yer
aldı ve savunmalarını ciltlerce kitap olacak kadar bastılar. Kanunlarda
böyle bir şey yoktur, bu keyfiliktir” dedi.
KIŞANAK: KUMPAS DEVAM EDİYOR
Ardından söz alan yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Eşbaşkanı Gültan Kışanak, duruşma periyodunun ve bu şekilde yargılama
ısrarının bir işkence olduğunu ifade etti. Kışanak, “Kumpas devam
ediyor. Biz bunu anlatıyoruz. Bizim koşullarımızın bir önemi yok sizin
için. Arkadaşlarımız savunma yapıyor sadece ama siz nefes
aldırmıyorsunuz. Biz bu sürece katılmaya çalışıyoruz. Siz gerçekten
olmayan bir şeyi uyduruyorsunuz. Biz tarih ve toplum karşısında da
yaptığımız işimiz gereği tarihe ve halkına karşı sorumluluğu olan
insanlarız. Biz savunma hakkımızın kısıtlanmasına asla izin
vermeyeceğiz. Ben savunmamı kısıtlanmadan sürdüreceğim” dedi. Burada
yargılanan değil, yargılayan olacaklarını belirten Kışanak, “Bu ülkedeki
temel hak ve özgürlükleri rafa kaldıran ve hepimize işkenceyi reva
görenlere karşı çıkacağız. Biz bu hukuksuz uygulamalara karşı hakikati,
adaleti, kişi hak ve hürriyetini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Adalet
konusunda sizden fazla bir beklentim olmasa da normal hukuk kurallarına
uymanıza davet ediyorum” dedi.
Kışanak, şöyle devam etti: “Ülkenin, kadının sorunlarındaki ısrarımızı, Kürt sorununun çözümündeki ısrarı anlatacağız. Siz Türkiye’deki tüm vilayetlerde meydana gelen olayları bize yüklemişsiniz ama tekli savunmalarda bunu yapamazsınız. Sizin derdiniz bu ülkede demokratik hakkını kullanmak üzere sokağa çıkan yurttaşlara kimlerin müdahale ettiğini, kimlerin zarar verdiğini, kimlerin öldürdüğünü açığa çıkarmak değil. Amacınız bu olsaydı burada 81 ilin valilikleri, emniyet olacaktı. Bağımsız bir yargı olsaydı bu olayların neden bu hale geldiğini sorgulardınız. Siz bizi siyaseten yargılıyorsunuz biz de siyaseti savunacağız. Bizi dinlediğinizi ara kararlarınızda yansıtın. Biz boş duvara mı konuşuyoruz? Boş duvara konuşmadığımızı bize gösterin.”
(Etha)