Genel

Published on Haziran 16th, 2020

0

Ses sizce ne? – Muazzez Uslu Avcı


Ses çıkarmak bir itirazdır, yakınmadır, şikayettir, küfürdür… Ancak her ses aykırı olduğu anlamına da gelmez. Yakarma, şükür, iltifat, yağ çekme de sesle iletilir karşı ilişkiye…

sessizce ördüler duvarları

sessizce kirlettiler suları

sessizce kuruttular ırmakları

sessizce kestiler ağaçları

sessizce ürküttüler kuşları

sessizce kapattılar kadınları

sessizce uyuttular insanları

                 **

seslice patlattılar silahları

seslice öldürdüler çocukları

seslice ağlattılar anaları

seslice yıktılar umutları

seslice geldiler sinsice güldüler

sessizce izledi ses çıkaramayanlar

Ses Siz-ce ne?

“Sessiz çoğunluğun sesi olmak” diye bir terim var. Peki sessiz çoğunluk sesini mi yutmuş? Kendi yerine birilerinin ses mi olmasını istemiş? ”Abla/Abi ”bi ses olsana bana!” diye ricada mı bulunmuş? Yok öyle bir şey,  bu tamamen insanın kendi olmasıyla ilgili. Bir taraf sesini yormak istememeyi seçerken, bir tarafın sesini  zorlamasıyla ilgili bir mesele. Hem diğerkamlık, hem de diğerleriyle ortak olan kendi derdini  sese vurması. Yani benim de bir derdim olmalı ki, özgürlükten yana, adaletten yana, demokrasiden yana, açlık, işsizlik, zam zulüm, aşağılanma, yok sayılma, haklarımın gasp edilmesine karşı olmaktan yana… Ya da sesini kullanmaktan yana olan farklı da olabilir;  Sistem içinde keyfi yerindedir. Ancak, çoğunluğa dert olan, çoğunluğun mağdur olduğu sorunları  yaşamıyor olması içinde bulunduğu toplumdan ayrık olduğu anlamına gelmez. Duyan insan bilir ki, toplumdaki huzursuzluk, kendime çizdiğim huzur alanına da değer…

 Ses çıkarmak bir itirazdır, yakınmadır, şikayettir, küfürdür… Ancak her ses aykırı olduğu anlamına da gelmez. Yakarma, şükür, iltifat, yağ çekme de sesle iletilir karşı ilişkiye. Elbette burada bahsi geçen ses, itiraza, şikayete, isyana ilişkin ses. Ama sessiz kalmak bu tür istemlerinin olmadığı anlamına gelir mi? Hayır,  her insanın mutlaka bir iç sesi vardır dillendiremediği. Niye peki, bazılarının diline vuran ses herkeste olmaz? Bunu bilmeyecek ne var! Korku; kaybetme korkusu, dışlanma korkusu, tutuklanma korkusu, deşifre olma korkusu, yalnız kalma korkusu, toplum dışına itilme korkusu, baskı korkusu vs… Ama bu korkuyu sesini kullanan yaşamaz mı? Yaşar elbet. Ancak o bilir ki, sesini ne kadar çok saklarsa saklasın, kötülük bir gün ona veya  yakınlarına da değecek. Bilir ki, sadist mazoşistin sessizliğinden beslenir. Ancak sadistin cesaretini kıracak karşı koyma , direnme, üstüne gitme yöntemiyle üstesinden geleceğini bilir. Halkın kullandığı tabirle ”deli deliyi görünce çomağını saklar”

Sessizlik her daim kötüye yorulmaz. Sessizlik bir umut bekleyişidir de çoğu zaman. İnsan hafızasını yoklar, tarihe bakar. Nece sessizlikten sonra doğan ses patlamalarını hatırlar. Olur da bunlar zaman zaman. Çünkü eğer sessiz çoğunluk umursamazlıktan değil de içine attığı biriktirdiği öfkeleri varsa sıkışan her şey gibi bir gün patlayacağını umar.

Ama öyle zamanlar yaşanır ki, insanlık üzerindeki baskının boğuntusundan nefes alamaz hale gelebilir. Bunu sistemler iyi yoklarsa arada sibop ayarları yapar. Sıkışan gazı alır. Nedir mesela: Her muhalif ses kısılmaya başlanır, her muhalif ses tutuklanır ve öyle bir zaman gelir ki, ”yeter artık!” noktasında garip bir el birden çalışmayan adaleti kıyısından köşesinden çalıştırır. Tutukladıklarının bir kısmını serbest bırakır, bazı muhalif seslerin çıkmasına izin verir. İşte burada toplumda bir gevşeme başlar ”Oh be nasıl da hakkımızı aldık, nasıl da muhalefet yaparak;  tutuklanan aydınlarımızı serbest bıraktırdık, nasıl da katili yakalatıp tutuklattık, nasıl da kadın tacizcisini gözaltına aldırdık… Nasıl da haksız zamları, haraçları geri çektirdik, nasıl da.., nasıl da..” diye bir avunma alanı açar. Ancak bu fazla sürmez, almış olduğunuz haklar yeniden hızla bir bir elinizden alınır, kısır döngü devam eder durur… Sistem çarkını döndürür biz de o çarklara ya dişli oluruz ya da çarkların rüzgarında savrulup dururuz.

 Ayrıca postmodernizm, insanlığın sorunlarını bütününden kopararak çok güzel mağduriyet alanları da açmıştır. Her grubun, topluluğun, ideolojinin kendine ait mağduriyet alanları vardır. Herkes kendi alanındaki mağduriyeti savunmak ve hak arayışına çıkmak ister. Aslında tüm mağduriyeti yaratan kapitalizmin kendisidir. O da bilir ki, mağduriyet alanları, çok parçalılık, kapitalizme  karşı  bütüncül bir kalkışa  yol açmakta zorlanır. Her mağduriyet alanı kendi yarasıyla uğraşırken, kapitalizm tüm insanlığın başına daha büyük bir ortak bela açar. Çevreyi bitirir, savaşlar çıkartır, sömürüyü arttırır, işsizliği çoğaltır, ırkçılığı, cinsiyetçiliği kaşır…

Meseleye HDP’nin demokrasi yürüyüşüne bağlayacağım. HDP sistemin günah keçisi,  sitem tehdit gördüğü her durumda HDP’nin üstüne gitti, yaktı, yıktı, tutukladı, dağıtmaya çalıştı… Ve HDP tabanında bir çok sesi de kıstı. Ancak HDP insanın demokratik sesi olmak istiyordu ve bu konuda adım atmamaya karalıydı. Her ne kadar yıpratılsa da, sesini içine atmak , sinmek yerine, iş, ekmek,  demokrasi, adalet, gibi hakları dile getirmeye devam etti. Son zamanlardaki baskılar vekillerinin ihracı, tutuklanmasına karşı ”demokrasi ” yürüyüşü başlattı. Ama ”biz 82 milyonun da sesiyiz” diyerek   Edirne’den Hakkari’den Ankara’ya  kadar bir tepki yürüyüşü koymak istedi. Ancak malumumuz üzre bunu her türlü püskürtme ve şiddetle karşı konulacağını bilerek… Ve nihayetinde bunu yaptılar. tartaklandılar, gözaltına alındılar ve engellenmek için her şeyi yapacaklar.  Ne ki, HDP’nin dile getirdiği  tüm toplumu kapsayan insani talepler, ne toplumun, ne de muhalif kesimlerin çoğunun ilgisinden eksik kaldı. Çünkü, insanlar korku alanlarına girmek istemiyor. Çünkü korkunun altında hep kaybedilecek bir şeyin endişesi yatar. Ya mülktür, ya candır, ya ortada çoluk çocuk  perişan kalması, ya da kısıtlı olan özgürlüğünün tamamen karartılması… Bunu iktidar bilerek yapıyor. Çünkü toplumun sesinin ayarı kendinde sanıyor. Ancak, her şey daima bir zorun kontrolünde kalmaz, ses de patlar…


Muazzez Uslu Avcı – 16.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑