Makaleler

Published on Ocak 25th, 2022

0

Şer Zamanıydı | Hüseyin Y.

En son söylemem gerekeni başında söyleyeyim; Dersim’e dair hakikatlerin bilince çıkarılması için her insanın kimliğinden, siyasal yaklaşımından  bağımsız mutlaka okuması gereken bir eser! 

Kutlarım.

Lakin, bizim doğduğumuz topraklarda şer hiç bitmedi! Öyle görünüyor ki de bitmeyecek.

Doğduğumuz bu toprakların çocukları son yüz yılda da kuşkusuz hep Şer içinde doğdu, büyüdü ve düştü. Düşenlerimizin başı dik o yürekli sesi buğday meydanından, Pülümür ve Laç Deresinden, dünyaya ulaşan bir çığlık oldu!

Yaşamın gerçekliği odur ki; gücü yettiğinde de düşürdü!

Her düşenimizin hikayesi farklıda olsa, acı asla soframızda eksilmedi.

Kısa bir süre önce katılmış olduğum bir oturumda sevgili Hasan Hayri Ateş’in de olduğu  oturumda geniş dertleşme ve muhabbet etme fırsatımız oldu.

Konumuz genel olsa da çıkarmış olduğu Şer zamanı romanını imzalayıp verdi. Elimde okuduğum başka kitap olduğu için biraz geç okumak zorunda kaldım.

Lakin, sevgili Ateş’in bu ikinci romanı. Dersim’in unutulmaz acılarının belki de bu pencereden bakıldığında görülen önemli bir boyutudur!

Neler yaşadık?

Neler çektik?

Acıyı ve çilesi ile iç, içe geçmiş ihanetlerin acısı kurşundan ve kütükten daha ağır bir acı veriyor okuyunca!

Dersim’e dair yazılanlar çoğu kez farklı isimleri taşıyor olsada, aslında bir zihniyetin farklı mekanlarda yaptığı unutulmaz acının hakikat hikayesidir.

Terteleyle sürüldük bilinmedik ve görmemiş olduğumuz diyarlara, bilmedik dillere mahkum edildik, tanımadığımız kültüre tabi tutulduk. Bilinmez diyarlara sürüldü çocuklarımız! Genç kızlarımızın akibeti hala bilinmez! 

Bilinmez mezarlarımız!

Dilimize, kültürümüze , tarihimize ve toplumsal değerlerimize yapılan o bildik Şer hala devam ediyor.

Şer ZAMANI romanı bir kez daha o güvenilen zihniyetin işi bittikten sonra nasılda tutup attıklarının, yada beklenmedik bir yerde kafasına sıkıp attıkları örnekleri ile dolu. O verdikleri güvene inanmayan ve bir an için sizi bekleyen kasırgaya karşı başının çaresine bakan insanlarımızın çaresizlik içindeki çırpınışları ve örgütsüzlüğü!

Hayatta kalmak için yaşadıkları acı, çektikleri zulüm ve o zorlukları yaşamış olduğu için bir çok insanmızın hayatta kalması ile adeta bir başka hakikata işaret ediyor Şer!

Korku değil, hayatta kalmak içindi Pir Sercan’ın başınızın çaresine bakın serzenişi!

Unutmayın, unutmak aklın baştan çıkmasıdır. Bu cihanda her illetinin dermanı  bulunur, ama unutmanın dermanı olmaz! 

Şer’de de görülen hakikat o kör zihniyetin şeri ile bütün Dersimin bitirilmesi ve kökünün kazılması o acıyı sınırsız yaşasınlar diyeydi!

Onlar için kökümüz kazınmalı ve bir daha yeşermemeliydik.

Ama bizim köklerimizin meşe ağacı gibi derinliklerine inmiş olduğunu onlar bilmiyordu.

Başımız kesilse de ihanetin bıçağıyla ile, ser verir, sır vermez. Verdiği ikrara sadık olduğunu bilir, bilmeyenlerde Serxon’a dersini verildiği gibi bir duruşu olur!

Önemli inceliklerini içinde taşıyan ve onları nakış, nakış işleyen, tarihi, kültürü ve inancıyla bütün ayrıntılarıyla Dersim’den, sürgününe gönderilen “kuyruklu” Kürdün  Soma’ya uzanan hikayesidir ŞER!

İsterim ki , herkesin kimi zaman acı, kimi yerde sevinci ile iç içe geçen yazı ve kışı ile kasırgalı yaşadığımız o acı sürecin önemli deney ve bilgileri ile acılı tarihimize tutulan bu aynaya bakmasıdır.

Oku, okut, düşün ve düşündüren bu tarihi hakikati unutturmayalım ki hakikatler yolumuzu aydınlatsın!

Umarım ki, tarihi bu hakikatlerden kaçanların da yüzleşmelerini sağlamış ve bir kez daha düşündürmüş oluruz!

Velakin tarihten kaçan olmadı.

Kalemin  yazmaya, yüreğinin sesi ile daha başarılı eserler ile yürüdüğümüz yolda karartılan hakikatlere ışık olacağına inanıyor, buz kırılmış yol ve yol açılmıştır. 

Yolun açık olsun.

Tarihlimize ve değerlerimize ışık olanlara aşk olsun. 

Yüreğine sağlık wesu warbe bıra Hesse.

Saygılarımla 


Hüseyin Y. – 25.01.22


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑