Makaleler

Published on Aralık 14th, 2021

0

Sahi bir merminin fiyatı ne kadardı? | Hüseyin Ataş


Ne diyordu Erdoğan “Ne diyorlar; domates, patlıcan, patates, sivri biber… Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün.”

Çok değil yaklaşık üç yıl önce yükselmeye başlayan enflasyona ve temel gıda malzemelerine gelen zamlara karşı oluşan tepkiye Erdoğan “düşünün bir merminin fiyatı ne ne kadar” diye cevap verdiğinde önemli bir yoksul taban tarafından coşkuyla alkışlanıyordu.

Milli savunma adı altında yaratılan illüzyonla yoksul emekçileri “vatan müdafaası” safsatası ile yedeklerken aslında başta Albayraklar olmak üzere bir dizi silah tekelinin zenginleşmesi için, “milli” üretim adı altında imal edilen silahları başka coğrafyalara satarak servetine servet eklemek üzere güney sınırlarının ötesini canlı savaş simülasyonuna çevirmişti. Rojava işgal hareketleri, Libya’dan İdlib’e çeteleri savaştırması, İHA’lar, SİHA’lar…

F-35 ve S-400 için ödenen 3.75 milyar dolar ödenirken, Türkiye’nin resmi askeri harcamaları, 2010-2019 yılları arasındaki on yıllık süreçte yüzde 86 artarak 20,4 milyar dolara ulaştı. 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde Savunma ve Güvenlik kapsamındaki bütçe 2021 yılına oranla 2022 yılında yüzde 29,6 oranında artışla 181 milyar liraya (güncel kurla yaklaşık 20 milyar dolar) yükseltildi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay; Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na aktarılacak kaynağın ise tahmini yüzde 39 artışla 31,3 milyar TL olacağını beyan etti. Türkiye İdlip’de, Afrin’de, Serakaniye’de, Şengal’de bölgenin insanına havadan suikastlar düzenledikçe “milli gururumuz” başlıklarıyla atılan manşetlerle bütçeden Erdoğan’ın damadı Bayraktar’a sadece Fırat Kalkanı Operasyonu için ürettiği 6 İHA nedeniyle 36 milyon 77 bin dolar ödendi. Milyar dolar kazanan ve bir kuruş vergi ödemeyen silah şirketli AR-GE nedeniyle vergi muafiyeti kapsamında işlemekte. Sadece bu da değil Aselsan’dan, BMC’ye, Roketsan’a onlarca silah patronu silahlarını satmak için savaş kışkırtıcısı, işgalci bir hükümete ihtiyaç duymakta. Kürt coğrafyası üzerinde tatbikatı serbest olan, bölge halkları üzerinde “düşman” algısı ile canlı canlı denenerek bölge devletlerine bir pazarlama yöntemi olarak da kullanılan İHA ve SİHA’lar Trablus ve Karabağ savaşlarına pazarlanarak hem silah tekellerine servet kazandırırken hem de Türkiyeli müteahhit patronların bu pazarlarda 20 milyar dolarlık ihale almasının yolunu açtı.

Bugün en ucuz mermi fiyatı 3,05 TL, ekmek ise 3,5 TL. Yani mermi ekmekten daha ucuz. Ancak Türkiye’de 66 milyon kişi yoksulluk sınırı altında hayatta kalmaya çalışırken gerçekler gösterdi ki Rojava’da Kürt’ü, Ezidi’yi vurmak “düşmanlaşma” dışında yoksul Türkiye haklarına bir gelecek getirmiyor. Mermi, Bayraktarlardan, Sancaklara Erdoğan iktidarını ve patronları zenginleştiriyor. Yoksul emekçilerin trilyonlarca dolar harcanan bu askeri harcamalarla sadece ekmeği küçülüyor. Erdoğan iktidarı tarafından yürütülen işgaller, savaşlar, savaş kışkırtmalarından kim kazanıyor? Türkiye halklarından alınan vergilerle üretilen namlular yoksul Türkmen, Kürt, Ezidi, halklarını katlediyor. Türkiye emekçilerinin ekmeği, onuru, özgürlüğü küçülüyor. Kazanan silah tekelleri, patronlar oluyor. Bölge halklarının kanı, canı, emeği pahasına servetlerine servet katıyorlar.

Ne diyordu Erdoğan “Ne diyorlar; domates, patlıcan, patates, sivri biber… Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün. Kalkıyor patates, soğan, domates, bunlarla konuşuyorlar”

Artık bunlarla konuşmak da yetmiyor. Dün ekmek kuyruğunda hüngür hüngür göz yaşları içinde konuşan yaşlı insan “bizi bu duruma düşürenlere hakkımı helal etmiyorum, bakalım ne duruma düşürecekler daha bizi” cümlesi ile bir çaresizlik içinde öfkesini dışa vururken, Emine Şenyaşar’ın “Yeter artık, öldük. Bu devletle öldük. Olmayan bu devletle öldük. Allah’ım yukarıda değil misin?” feryadı tek bir şeye işaret ediyor. Halk “helalleşme” değil, “hesaplaşma” istiyor. Ve bu hesaplaşmanın bu dünyada da nasıl olabileceğine dair yeterli bir öncülüğü göremiyor.

Tüm yaşananlarda hayat sadece bir tek devrimcileri doğruluyor, haklı kılıyor. Şimdi onun elinde taşıdığı “sosyalizm” bayrağını ekmek kuyruklarında olanların, adalet önünde bekleyenlerin, fabrikada nöbette olanların, intihara yönelen yoksulların umut bayrağı haline getirmektir.


Hüseyin Ataş – Umut Gazetesi – 14.12.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑