Söyleşiler

Published on Haziran 29th, 2022

0

O, ölmeden evsaneleşenlerdendi | Gül Güzel


Cizre Kent Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç…

Mehmet Tunç ile şahadetinden önce Cizre’ye gitmiş ve kendisiyle tanışıp, sohbet etmiştik. Bu yüzden de şahadetini duyduğumda inanmamış, ’O asla ölmez!’ diye günlerce kendimi teskin etmiştim.

Mehmet Tunç ile Kasım 2015’te yaptığımız sohbetlerimiz siyasi ve gündeme dayalıydı. Büyük bir gurur ve heyecan ile bizlere Cizire’ deki özyönetim deneyimi üzerine bilgiler veriyordu. İşte bu bilgier çerçevesinde kendisiyle yaptığım  bir söyleşi:

 Kent Meclisi’nin görevi nedir?

Mehmet Tunç: Cizre’de şu an bir yönetim var. Bu yönetimden sorumlu 18 kişi var. Cizre’yi tamamen bunlar yönetiyor. Bütün mahalleleri koordine ediyor.

 Buna öz yönetim mi diyelim?…

Evet, bu bir özyönetimdir. Yani halk kendi kendini yönetiyor. Bize dayatılan sistem tekçi zihniyet, tek bayrak, tek millet, tek din buna karşılık bir alternatif sistem olarak Önder Apo tarafından 2005 yılında paradigmasal değişimdir, daha önce “Özgür Kürdistan” diyordu. Sonra “Demokratik Cumhuriyet” dedi ama demokratik cumhuriyet de mümkün olmadığı için 2005 yılında tekrar Sayın Öcalan tarafından bir paradigmasal değişime gidildi. Bu paradigmasal değişim de ‘Demokratik Özerklik’ olarak ilan edildi. Bundan sonra da bütün çalışmalarımız, bütün hareketlerimiz bu demokratik özerkliğin inşası çerçevesinde olacak.

2009’da Sayın Öcalan tarafından çalışmaların başlaması gerektiği açıklandı. 2011 Haziran’ında Demokratik Özerklik olarak Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) karar alınarak ilan edildi. Bizler de “Bundan sonra Demokratik Özerkliği ilan ediyoruz ne yaparsınız yapın” dedik devlete. Onlar da malum 2011 yılında bir siyasi soykırım operasyonunu başlattılar, binlerce kadro -ben de bunların arasındaydım- tutuklandı. Cizre’deki 99 kişi, düşünün 99 kişi de tutuklandık. 99 kişi de bunun çalışmasındaydı.

 2011’de Demokratik Özerklik ilan edildikten sonra tekrar bir çalışma yapıldı ama bunlar kağıt üzerinde kaldığı için, paradigmayı, işleyişini bilmediğimiz için daha çok kağıt üzerinde kaldı ve dolayısıyla 99 kişi de en yetkili kişiler içinden çıkarılıp tutuklandığı için sistem sanki boşaldı. O zamandan beri yıpranmış, bazı komünler yıkılmış, bazıları başkansız kalmış. Bunları Cizre için söylüyorum. 

Biz 10 Ağustosta bir deklarasyonla özyönetim ilan ettik. Tekrar çalışmalara başladık. Tekrar komünlerden başlayarak çalışmaları başlattık. Havuz medyada bunlar terörize edildi. Devleti yine bölüyorlar dediler. Hatta belediye eşbaşkanlarımızın çoğu tutuklandı, bu deklarasyonu okuyanlar tutuklandı ve biz Cizre olarak hendeklerimizi kazdık. Çünkü daha fazla tutuklanmaların olmasını istemiyorduk. Arkasından 9 günlük bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bunların hepsi deklarasyondan sonra gelen süreçtir. Eğer biz sivil savunma alanlarımızı yaratmamış olsaydık, Cizre’de daha fazla ölüm ve tutuklanmalar olurdu.

  Özyönetimin çalışma alanları nelerdir?

Özyönetimin 9 sac ayağı var. Bunlar sivil savunma, kadın, kültür, diplomasi, demokratik özerklik, özgür birey, eğitim, sosyal, ekoloji ve ekonomi boyutları olarak ayırmışız.

Özyönetimin önemli 9 ayağından bahsettim. En alt örgütlenmesinden başlayayım. Örnek olarak Nur Mahallesi’ni ele alalım. Nur Mahallesi’nde 40 komün var. Yani Nur Mahallesi’ni 40 bölgeye ayırmışız. Bunlar 40’ar olur, 50’şer olur bazıları 30 olur. Bu 40 komünün, yani evin sorumluluğunu alacak 80 kişi seçilir. Bu 80 kişi Nur Mahallesi’nin sorunlarını çözmekle yükümlüdür.  Herkesin, yani her bireyin dâhil olduğu toplantılar yapılır. Bu toplantıda mahallenin sorunlarının konuşulup giderildiği adımlar atılır. Yani bu komünlerin siyasal, hukuk, savunma, ekonomi… sorunları çözülecektir. Her bölümden sorumlu 6-7 kişi belirlenir. Bunlar kendi aralarında işbölümü yapıp, kim hangi bölümden sorumlu olacak belirlenir. Bu 80 kişinin içinde 7 kişi genel olarak bütün bölümlerden oluşur. Aslında bu 7 kişi Nur Mahalle Meclisi’nin asıl organize komitesini oluşturur. Bu 7 kişi içinde iki kişi eşbaşkan seçilir -ki biri mutlaka kadın olur. Bu eşbaşkanlar direkt ilçe meclisine girerler. Aynı organizeyi Cizre Mahallesi için de düşünebilirsiniz. Tabii mahallenin büyüklüğüne göre sayı 50 olur. Daha çok ya da daha az da olur.

İlçe meclisinden iki kişi İl Meclisi’ne, İl meclisinden iki kişi Bölge Meclisi’ne gider. Bölge meclisinden iki kişi bu defa Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) gider. (DTK’da alınan karar en geç iki gün içinde bireylere ulaşır) Mesela şu an bulunduğumuz oda, Cudi Mahalle Meclisi’nin halkla ilişkiler odasıdır. Şu an komünlerden bir sorun gelirse, hangi dal ilgileniyorsa o kişiler arkadaşın sorununu ele alıp çözmek zorundadır.

Savunma boyutu:

Her komite tekrar bu komünlerde savunma birimleri oluşturur. Bulunduğu caddeleri korumakla sorumludurlar.

 Ekonomi Boyutu:

Yıllardır, devletin Kürdistan’a özel bir politikası vardır. Yatırım yapmamıştır. Fakir kalsınlar ve bana muhtaç olup koruculuk yapsınlar gibi… Mesela Nur halkı kendi bağlı oldukları Nur Meclisi’ne aylık toplam 50 milyar toplar (Meclis sadece vermekle yükümlü değildir Aynı zamanda almakla da yükümlüdür.) Diyelim biri evlendi ona yardım yapılır, geliri düşüktür geçim için verilir. Şimdi birçok ev tahrip edildiği için onlara yardım yapılıyor. Eğer Nur Mahalle Meclisi’nin kasasında para kalırsa o Kent Meclisi’ne aktarılır. Tabii şimdi aktarmaları mümkün değil. Nur en çok zarar gören mahalledir.

 Hukuk Boyutu:

Feodal değerler birçok yönüyle hala var Kürtler’de. Birçok şeyi aşmış değiliz. 40 yıldır kırdıklarımız var ama hala birçok şeyi aşamadık. Özellikle kız çocukların okutulmaması. Komşuluk ilişkilerinde çıkan sorunlar, eşler arasında çıkan sorunlara bakar. Mesela bugün radikal kararlar aldık meclis toplantısında. İki evlilik yasaklandı. Berdel yasaklandı. Başlık parası yasaklandı. Kızların küçük yaşta evlendirilmeleri yasaklandı. Aile içi geçimsizlik varsa boşandırıp, çocuklara bakması içinde nafakaya bağlıyoruz.

 Kadın Boyutu:

 Bizim yaşamsal olarak en çok önemsediğimiz alandır. Bu bazen yanlış anlaşılabiliyor. Sanki kadını göklere çıkarıp erkeği değersizleştiriyormuşuz gibi algılanıyor. Biz öyle bakmıyoruz. Önderliğimiz’in dediği gibi, eğer bir toplumda kadın özgür değilse, bilin oradaki erkek de özgür değildir. Bizim olmazsa olmaz bir ilkemizdir. Bütün çalışmalarımızda kadınlara özellikle eşbaşkanlık gibi durumlarla kadınları getirmeye çalışıyoruz. Erkek egemen sistemde kadınlar daha çok etkilendikleri için kadın konusunda daha hassas ve tavizsiz oluyoruz.

 Eğitim Boyutu:

Geçen yıl bir okul, bir de kreş yaptırdık. 40 çocuk kreşe, 80 çocukta 1. sınıfa kayıt yaptırdı. Bu yıl başka bir okul daha açıyoruz, 12 derslik. Öğretmen sorunumuz yok. Çocuklarımıza anadilimizle eğitim veriyoruz. Mesela Mahmur Kampı’nda üniversite bile var. Bizim hedefimiz de ileriki dönemlerde kendi üniversitelerimizi açmak.

 Sağlık Boyutu:

Dört sağlık ocağı yaptık. Biri Nur’da ikisi Cudi’de biri de Sur Mahallesi’ndedir. Bu sağlık ocağımız da açıktır. Demokrat sağlık çalışanları şimdilik dönüşümlü olarak burada günde 2’şer saat nöbet tutuyorlar. Tabii şimdilik bu sağlık ocaklarında ameliyat yapılmıyor. Ama ilk müdahaleler yapılıyor. 9 günlük ablukada bu sağlık ocaklarımız tamamen işleseydi kayıplarımız daha az olurdu.

 Ekoloji Boyutu:

Kürdistan yıllardır talan edilmiş. Ormanlar yakıldı yıkıldı. Yüzlerce HES yapılmış. Bunlardan sadece ihtiyaç olanlar kullanılır. Cizre, Silopi, Şırnak’a bir hidroelektrik santrali yeterlidir. Cizre’ye bir sürü HES yapılmış, Karadeniz’e veriyor, Irak’a satıyorlar. GAP muazzam bir proje ama sırf Kürtler yaralanmasın diye öylece yıllardır duruyor. Normalinde buralar su kanallarıyla dolması gerekirken bizleri yıllardır açlığa mahkûm etmişler ki, korucu olsun diye, ajan olsun diye, işbirlikçi olsun diye bu proje yıllardır rafa kaldırılmış. Cizre’de şu görülen her yeri ağaçlandıracağız. Cizre’yi her yönüyle yenileyeceğiz.

 Savunma Boyutu:

En çok tartıştığımız konu savunma konusu. Bizi artık zorluyor. Devlet tanklarıyla, toplarıyla, çocukların üzerine geliyor. Gezip gördünüz her tarafa barikatlar kurulmuş. Bunun böyle olmayacağı kesin. Biz bütün devlete bu kadar savunma yapamayız bu kesin ama biliyorsun her tür canlı da mutlaka bir savunma sistemi vardır. Bir gül dikeninden örnek alabiliriz. Gül tohumunu başka canlıların yememesi için dikenini savunma olarak kullanır. Mutlaka Kürdün de bir öz savunma, meşru savunma sistemi olmak zorunda. Bir annenin zılgıtından, bir babanın küreğinden, bir dedenin av tüfeğinden yararlanmaya çalışıyoruz. Bu bizi en çok zorlayan sorundur. Ama biz öz savunmayı sadece kendimizi devlete karşı savunacağız diye yapmıyoruz. 2011 yılındaki siyasi soykırım on binlerce kadro yakalandığı için Cizre olarak bir daha bunları yaşamamak için hendekler kazılmıştır. Devlet isterse gelsin, ama 2013 yılında Hatip Dicle de gelmişti hendekleri kapatma konuşuldu. Devlet bize söz verdi ve biz hendekleri kapattık. Hendekler kapatıldığı gün devlet içeri girdi ve Ümit Kurt’u katlettiler. 4 gün içerisinde beş genci devlet katletti. Biz kapatalım desek de halk buna izin vermez.

 Mesela ben 4 yıl boşu boşuna cezaevinde yattım. Halen de ifade bile vermemişim. Bir daha gereksiz bir şekilde cezaevine girmek istemiyorum. 23 gündür eve gitmemişim. Evim garnizonun yanında olduğu için her an beni alma ihtimalleri çok yüksek. Bu nedenle evime gidemiyorum. Devlet bize gerçekten bir teminat verse, hendekleri ve barikatları kaldıralım. Hiçbirimiz isteyerek bunları yapmamışız. Zorunluluktan kaynaklı savunmamızı bu şekilde sağlıyoruz. Teslim olmayacağız. 9 gün boyunca buralara giremeyişlerinin sebebi bu hendek ve barikatlardır.

 “Özgür birey” derken, kültür ve siyasal boyuttan söz ederken neyi kastediyorsunuz?

İstersen 50 komün olsun, isterse 100 komün olsun, buradaki birey özgür olmadıktan sonra bunların anlamı yoktur. Birey bilinçli olmadıktan sonra, liberalizmin şu anki tarzı, şahıs birey esastır. Bizde toplum esastır. Birey eğer özgürleşirse, bu kapitalist sistemden koparsa ancak özgür birey olur. Bunu da eğitimle aşmaya çalışıyoruz. İlk etapta komünlerde sorumlu olan arkadaşlardan başlayıp “ahlak ve politik toplum” adı altında eğitimden geçirmeye çalışıyoruz. Kapitalist sistem artık halka cevap olamıyor. Dünyada bir ağaç kesilirse kendi ağacı kesilmiş gibi görecek, bir çocuk ölürse kendi çocuğu ölmüş gibi görecek…

 Kapitalist sistemde ‘gölge etmeyen ağacı keseceksin’ anlayışı hâkimdir. Şu anki sistemde birçok insan psikolojik sorun yaşıyor. Biz bunları eğitimle kırmaya çalışacağız. Pozitivist bilimi kırıp sağlıklı, özgür ve ahlaklı politik toplum yaratmaya çalışacağız.

 Kürdistan’da 4 bin köy yıkıldı, yakıldı. Bu insanlardan hiçbiri psikolojik tedaviden geçirilmedi. Hiçbirine destek verilmedi. Şimdi bize “Niye PKK’li oluyorlar?” diyebiliyorlar. Sen bunları yakıp yıkmışsın, köyünden etmişsin, gittiği yerde dahi rahat bırakmayıp saldırıya maruz bırakmışsın. Bağları, bahçeleri vardı. Birçoğu bunları bırakıp başka şehirlerde kiracı olmuş, Kürt olduğu için saldırıya uğramış. Bütün yaşadıklarına rağmen biz onlara “ahlak ve politik toplum” olma bilincini veremezsek kapitalist sistem içinde yaşadıklarını bir yerlere oturtamaz. Biz sistemi bunun içinde kursak da doğru işlemez.

 Bizim yılardır var olan kültürümüz zaten tersyüz edilmiş. Bizi tanımlarken bile “kart-kurt” demişlerdir. Neymiş, biz aslında Türk’müşüz de dağda yaşadığımız için karın üzerinde yürürken bu sesi çıkartmışız ve bizleri “kart- kurt” olarak tanımlıyorlar. On binlerce yıl öncesine gidiyorsun ta Gutilere gidiyorsun, Hurilere gidiyorsun, Bismitanilere kadar gidiyorsun bakıyorsun ki kültürümüz ta oralara kadar gidiyor. Bunlar yıllardır varolan sistemle demek ki bizi uyutmuşlar. Bizler de kendi kültürümüze ve tarihimize sahip çıkarak bu konuda taviz vermeyeceğiz. Bu konuda Cizre’de bulunan Mem-u Zin Kültürevimiz var, oradaki arkadaşlar aynı zaman Cizre Meclisi’nde yer alıyorlar. Onlar üzerine tarihi bilgilendirmeler yapılıyor.

 Siyasal boyuta gelince, zaten varolan siyasal gelişmeleri izliyoruz. Mesela şu an biz bir Kent Meclisi’yiz. Ama HDP bizim siyasal partimizdir. Bu partiyi destekliyoruz. Burada bizi koruyor. Dünya kamuoyunda bizim siyasal haklarımızı aramaya çalışıyor. Kent Meclisi’nde zaten HDP’nin iki temsilcisi de var. Şu anda daha çok HDP üzerinde yürütüyoruz. Belki ileriki dönemde farklı araçlar kullanabiliriz.

 Yasalara uymayanlara yaptırım ne?

İşledikleri suça göre değişir. Uyarılar yapılır. En ağır ceza, Cizre’yi terk etmek. Eşinin üzerine kuma getirirse, bu konuda diretirse Cizre’yi terketmesi gerekiyor.

Bugün mesela Halk Meclisi toplantısı yapıldı, bu toplantıda çeşitli kararlar alındı. Bu 80 kişi alınan kararları kendi sorumlu olduğu komünlere götürüp onlara açıklayacak.

Tabii bütün sorunları yüzde yüz çözebiliyoruz demiyorum, çünkü burada bir gerçeklik var. 5 bin yıllık bir sistem hala devam ediyor. Bunları bir-iki yılda çözebilir durumda değiliz. Demokratik özerklik güzel bir sistemdir ama bazı kemikleşmiş, önyargılar var: “Hz. Muhammed böyle demiş”, “Sen kim oluyorsun, ben dört eş de getirebilirim”, “Sen Muhammed’den daha mı iyi biliyorsun” diye tartışmalar oluyor. Bizim bir tüzüğümüz var, birçok şeyi anlatıp kabul ettirmeye çalışıyoruz. Defalarca konuşup anlatmaya çalışıyoruz.

 Belediyeler nasıl işliyor bu durumda?

 Belediyeyi halk seçtiği için belediyeden iki kişi ilçe meclisinde çalışır. Mesela, çeşitli sendika, dernek, kültürevi bunlardan da iki kişi ilçe meclisinde görev alır. Mesela kaymakamı kayda almıyoruz. Milli Eğitimi kayda almıyoruz. Benim dilimi tanımayanı kayda almıyorum. Devletle bağı olan hiçbir kurumu tanımıyoruz.

Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Bu söyleyeceğim gerçekten bir Kürt olarak değil, bir insan olarak bu sistemin bütün Ortadoğu’ya cevap olacağını düşünüyorum. Sistemimizin tamamen demokratik bir işleyişi vardır. Bütün meclislere gelebilmesi için seçimler yapılır ona göre meclislere girer bireyler.

 Sistemin insanlığı ne kadar robotlaştırdığını, hiçleştirdiğini biliyoruz. Bu nedenle bu sistemi oturtmak zorundayız. İşimiz zor gibi görünüyor ama Cizre zoru sever zaten. Bu zoru biz başaracağız.

 Cizre’ye herkesin bu yönetimden dolayı destek vermesini dileriz. Çünkü Cizre Kürdistan’ın kalbidir. Kürdistan’ın kalbi durursa, kapitalist sistem iyice çürütür ve insan olmaktan çıkarız.

 Bu nedenle özyönetim sistemi herkesin destek vermesi gereken bir sistemdir. En azından bütün insanlığın bu sistemi desteklemesini temenni ediyorum.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel

Tags: , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑