Makaleler

Published on Şubat 10th, 2021

0

Myanmar darbesi: Batı için emperyalist çıkarlar belirleyici


Batı devletlerinin “Myanmar’ın demokratik geçişi” diye tanımladığı politika, Myanmar’ın çeşitliliğini oluşturan 135 ulus ve ulusal topluluğun çoğunluğu için bir efsaneden başka bir şey değil. Onların bahsettiği “demokratikleşme” Myanmar pazarının uluslararası tekellere açılmasından, yani ülkenin neoliberal dönüşümünden başka bir anlam ifade etmiyordu.

Juan Camilo

Myanmar’da gerçekleşen askeri darbenin ardından kadın devlet başkanı Suu Kyi tutuklandı. Ayrıca ülke genelinde olağanüstü hal ilan edildi. Darbecilerin yayınladığı bildiride generaller, darbenin 8 Kasım 2020 tarihinde gerçekleşen parlamento seçimlerine hile karıştığı için yapıldığını açıkladı ve darbeyle birlikte Myanmar’da devlet başkanlığına ordu generali Min Aung Hling geçti. Yangon’da binlerce insan darbeye karşı protesto gösterileri yapmaya devam ediyor.

BATI BİR İŞBİRLİKÇİSİNİ KAYBETTİĞİ İÇİN PROTESTO EDİYOR
AB ve ABD’nin iktidarları hızlıca tutum belirledi. Biden, darbecilerden hesap sorulacağını ilan etti. “Bölgedeki partnerlerimiz ile sıkı bir işbirliği içinde demokrasinin ve hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi için çalışacağız” dedi. AB Dışişleri Sorumlusu Josep Borrell ise darbeyi “Myanmar’daki halkın iradesine müdahale etmeye dönük kabul edilemez bir girişim” olarak niteledi.

Egemenlerin iradesi mi yoksa halkın iradesi mi? Emperyalist devletler neden yalnızca şimdi tutum alıyorlar?

Darbe ile indirilmiş devlet başkanı Aung Saan Suu Kyi’ne karşı ağır suçlamalar var. Birçok bağımsız gözlemci, Suu Kyi’nin “etnik temizlik yaptığını” ya da en azından “halkları sistematik bir zorla göçe” tabi tuttuğunu belirtiyor. Ancak Batı buna sessiz. Myanmar’da birçok yerli halk yıllardır hakları için özgürlük mücadelesi veriyor.

Gerçek şu ki, Mynamar’da Müslüman Rohingya halkına karşı devam eden bir soykırım var. BM bu zulmü “etnik temizliğin ders kitabı” olarak nitelendirdi. Myanmar’da Rohingya Müslümanlarına yönelik zulüm 1970’lere kadar uzanıyor. O zamandan beri Rohingya halkı hükümet ve milliyetçi Budistler tarafından düzenli olarak zulüm görüyor. 2016’nın sonlarında, Myanmar silahlı kuvvetleri ve polisi, ülkenin kuzeybatısındaki insanlara büyük bir baskı politikasını devreye soktu. Ordu, Birleşmiş Milletler kuruluşları, Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkilileri, insan hakları grupları, gazeteciler ve hükümetler tarafından etnik temizlik ve soykırımla suçlanıyor.

ABD Başkanı Biden’in yeniden kurmak istediği “demokrasi ve hukukun üstünlüğü” bu mu peki? Emperyalist güçlerin ezilen halkların refahı ile değil, ticari anlaşmalar ve Çin emperyalizmi üzerindeki emperyalist üstünlüklerini güvence altına almakla ilgilendikleri çok açık. WikiLeaks’e göre ABD, Myanmar’daki hükümeti büyük Çin yatırımlarını geri çevirmeye zorlayan bazı sivil toplum gruplarını finanse etti.

Batı devletlerinin “Myanmar’ın demokratik geçişi” diye tanımladığı politika, Myanmar’ın çeşitliliğini oluşturan 135 ulus ve ulusal topluluğun çoğunluğu için bir efsaneden başka bir şey değil. “Demokratikleşme” de Myanmar pazarının uluslararası tekellere açılmasından, yani ülkenin neoliberal dönüşümünden başka bir anlam ifade etmiyordu.

Obama ABD’sinin yönlendirmesiyle uluslararası mali kuruluşlar Myanmar’a dönük mali yaptırımları bir bir kaldırırken, rejim yerli halklara karşı yirmi yıldır süregelen zorla asimilasyon, etnik temizlik, işkence, tecavüz ve cinayet yoluyla baskı politikasını sürdürdü.Myanmar’da birden fazla yerli özgürlük hareketi hakları için savaşıyor. Konuştuğum Karen Ulusal Kurtuluş Ordusu (KNLA) militanı Aung Kyaw Myanmar’daki durumu şöyle aktardı: “Mevcut askeri cunta hiçbir zaman gerçekten iktidardan ayrılmadı. 2008 yılında kendine uyacak şekilde uyarlanan anayasa, generallere Savunma, İçişleri ve Sınır Muhafızlığı, yani, üç kilit bakanlıkta sandalye garantisinin yanı sıra parlamentodaki koltukların bir kısmını ve her türlü yeni yasayı veto etme yetkisini verdi.”

Kyaw’ın aktarımlarına göre “bağımsızlıkları için savaşan Karen, Shan ve diğer etnik azınlıkların yerli direniş hareketlerinin liderleri ve militanları bu ‘demokratik geçiş’ söylemine prim vermediler, ancak seslerini istenilen düzeyde duyuramadılar.”

AKTİVİSTLER MYANMAR’DA GENEL GREV ÇAĞRISI YAPTI
Myanmar halkı 5 Şubat’tan bu yana sokaklarda protestolar düzenliyor. Özellikle Yangon kentinde halk darbeye militan bir şekilde direniyor. Bazıları hapsedilen Başkan Suu Kyi’nin serbest bırakılmasını istiyor, ancak çoğu önceki rejimden de hoşnut değildi. Askeri cunta, halkın örgütlenmesini engellemek için ülkeyi çevrimdışı bıraktı ve interneti kapattı.

Ordu, bir süre sonra interneti kısmen açmak zorunda kalsa da sosyal medya engelleri devam ediyor. Polis darbe karşıtlarına sokakta plastik mermiler ve tazyikli su ile şiddetli bir biçimde saldırıyor.

İktidardaki generaller şimdiye kadar öldürücü güç kullanmaktan kaçındılar, ancak geçmişte ayaklanan halkı bastırmak için bunu yapmaktan da çekinmediler. Çok yakın bir zamanda bir kadın, polis kurşunuyla başından vuruldu. Hayatta, ama durumu kritik. Bununla birlikte, bazı görüntüler polislerin saf değiştirdiğini ve protestocuların tarafına geçtiklerini gösteriyor. Askeri darbenin gerici karakteri, Myanmar halkının öfkesini tetikliyor.

8 Şubat’ta sendikalı genç fabrika işçileri (çoğunlukla tekstil işçileri) öncülüğünde gelişen ülke çapında bir genel grev başladı. Özellikle genç işçi kadınlar, greve öncülük eden sendikalar içinde örgütlendiler.

Burjuva basının protestoları çarpıtarak yansıttığını da vurgulamak gerekir. Gösterilerin başında Budist rahiplerin gösterilmesiyle, geniş bir kitlenin devrilen Başkan Suu Kyi’nin dönüşünü talep ettiği iddia ediliyor. Ancak Suu Kyi hükümetiyle ittifak halinde olan milliyetçi Budistlerin Müslüman Rohingya nüfusunun soykırımına karıştığı gerçeği ise gizli tutuluyor.


ETHA (Juan Camilo) 10 Şubat 2021

Tags: , , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑