Müzisyenlerde ‘bin lira’ öfkesi: Herkese akıl sağlığı diliyorum

Kültür-Sanat

Published on Aralık 13th, 2020

0

Müzisyenlerde ‘bin lira’ öfkesi: Herkese akıl sağlığı diliyorum

Serpil Kurtay

Devletin 1000 liralık yardımına başvurabilmeleri için video çekmeleri, beste sunmaları, anılarını veya mektup yazmaları gibi şartlar istenen müzisyenler ve müzik emekçileri, oldukça öfkeli… Solistinden sahne teknisyenine, davulcusundan menajerine kadar konuştuğumuz herkes tepkisini dizginlemekte zorlandı. MÜYORBİR Başkanı Burhan Şeşen ise gelen eleştiriler için “Kantarın topuzu kaçtı” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 4 Aralık günü müzik meslek birliklerinin temsilcileriyle bir araya gelmiş ve pandemi döneminde geliri olmayan, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan müzisyen, yorumcu ve eser sahiplerini kapsayan bir proje planladıklarını açıklamıştı. Kişi başı 1000 lira net ödeme yapılacağı bakanın verdiği en net bilgilerden biriydi.

Bakanlığa bağlı Yunus Emre Enstitüsü web sitesinde yayınlanan bilgiye göre bakanlığın iş birliği yaptığı meslek birlikleri şunlar: Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası (MÜZİK-SEN), Popüler Müzik Sanatı Vakfı/Popsav, Trakya Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (TRAKSEV), Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu, Uluslararası Sahne Sanatçıları Federasyonu, Türk Musikisi Federasyonu, Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR), Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ile Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG). Bakanlık, bu meslek örgütlerinden 23 Aralık’a kadar başvuruları toplamalarını ve 30 Aralık’a kadar kendilerine iletmelerini istiyor. Bakanlık da incelemesini yapacak ve ocak ayı itibarıyla projede yer alan müzisyen, müzik emekçisi, yorumcu ve eser sahiplerine ödemelerini yapmaya başlayacak.

Açıkçası toplantıdan sonra bakanın ya da meslek birliği temsilcilerinin konuşmalarında geçen “proje”nin detayları konusunda kimsenin bir fikri yoktu. Ta ki 11 Aralık’ta detaylar meslek birlikleri tarafından üyelerine elektronik posta ile iletilene kadar… Devletin 1000 liralık yardımına başvurabilmeleri için meslek birliklerinin üyelerinden farklı farklı talepleri oldu: Video çekmeleri, yeni beste sunmaları, anılarını yazmaları, mektup yazmaları vs… Bu şartlarla karşılaşan müzisyenler ve müzik emekçileri ise hem bakanlığa hem de meslek örgütlerine oldukça öfkelendi. Solistinden sahne teknisyenine, davulcusundan menajerine kadar birçok isimle konuştuk. Söz onlarda:


‘MÜZİK KUTUSU DEĞİL, HİKÂYE ANLATICISIYIZ’

Tuğçe Kaymaz

Tuğçe Kaymaz (Marla’nın vokali): Mart ayının ortalarında başlayan karantina sürecine kadar, gerek İstanbul içinde gerek ülkenin birçok şehrinde sık sık konser veriyorduk. Sahne ve provalar zamanımın ve enerjimin oldukça büyük bir kısmını aldığı için başka bir gelir kaynağı yaratma şansım olmadı. Bu sebeple bir süredir zar zor da olsa geçimimi buradan sağlıyordum. Pandemi kısıtlamaları sonucu birçok müzik emekçisi ve sektör çalışanı gibi ben de temel gelir kaynağımı kaybetmiş oldum. Bazı zorunlu kısıtlamaların yarattığı sektörel çöküşü onarmaya yönelik kılını dahi kıpırdatmayan iktidar, zaten onaylamadığı bir yaşam tarzının faturasını mevzu bahis sektör çalışanlarına kesmek için fırsat bulmuş gibi davranmayı tercih etti. Pandemi, bu ülkede kültür-sanat potansiyelinin maalesef ki veremediği en büyük sınav oldu. Dünyanın birçok yerinde sanatın sınıfsal ve dolayısıyla politik olup olmadığı üzerine sayısız şey söylenebilir. Ama biz, bu ülkede, sanat denen kavrama parmak ucuyla dokunmanın bile en can acıtıcı şekilde politize edildiği, sınıfsallığına asla gölge düşürülmediği bir düzlemde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Son olarak, müzisyenlere destek adı altında ve komik koşulların sağlanması şartıyla ödenmesi planlanan o aylık 1000 TL tutarındaki ödenek ceplerinde kalabilir. Biz jukebox (müzik kutusu) değil, hikâye anlatıcısıyız. Her şey bittiğinde sonu hiç de iyi olmayan hikâyeler anlatacağız.

‘BU YARDIM SORGUSUZ SUALSİZ YAPILMALIYDI’

Cenk Ünnü (Pentagram’ın davulcusu): 1000 TL yardım karşılığında devlet bizden çeşitli şartları yerine getirmemizi istiyor. MSG ve MÜYORBİR’e üyeyim, ikisinden de konuyla ilgili ayrı ayrı elektronik posta geldi. Birisi katalog hazırlamaktan bahsediyor, diğerinde ilk sahne deneyimimizi anlatmanız isteniyor. İstenenler ilkokul müsameresi gibi… Çok enteresan gerçekten. Öncelikle bir insanın yardıma ihtiyacı olduğunu vs. anlatması, bunun ifşa edilmesi gerçekten hiç hoş bir durum değil. Zaten herkesin durumu belli. Kim teliflerden daha çok para kazınıyor, kazanmıyor; bunu açıklamak müzisyenin işi değil zaten. Mesela, pandeminin ilk zamanlarında devlet tarafından ev kadınlarına para yatırıldı. Bu çok güzel bir durum ama sorgusuz-sualsiz bu yardım yapıldı. Bunu şimdi niye aynı şekilde müzisyenlere yapmıyorlar? Zaten verdikleri çok bir para değil. Bunun için ayrıca şartlar koşmaları da bence çok anlamsız.

Cenk Ünnü

Açıkçası ilk duyduğumda ‘Zaten normalde sendikaya üyeyim, bu para yatar’ diye düşünüyordum. Gerçi 1000 TL benim ne kiramı karşılar ne aidatımı… Şubat, mart aylarından beri hiçbir konser verilmedi. Sahneye çıkamıyoruz, mekânlar kapalı… Arkadaşlarımla ve meslek birliklerindeki tanıdıklarımla bu konuyu değerlendirmek istiyorum. Çok sıcak bir konu…

Hiçbir koşul gözetmeden, sorgusuz sualsiz, ifşalar olmadan müzisyenlerin hesabına bu paranın yatırılması, devlete çok daha yakışan bir davranış olurdu. Böyle kıstaslara girmeden devlet baba, babalığını yapmalı, meslek örgütleri de bizleri daha çok korumalıydı.

‘HERKESE AKIL SAĞLIĞI DİLİYORUM’

Alper Bakıner

Alper Bakıner (Luxus’un solisti): Müzik camiası içerisinde, ekonomik olarak bar sahibinden bar çalışanına, rodisinden tonmaister’ına, direkt müzik yapanına kadar etkilenmeyen hiç kimse kalmadı. Benim durumum biraz şöyle farklıydı; müzikle ekonomi arasındaki ipi kesmek istiyordum ama buna cesaret edemiyordum, hep erteliyordum. Bu süreç bana bu imkânı sağladı. Belki de bu pandemi sürecinden çıkışta ben müzik endüstrisini bırakmış olacağım. Şu anda gerçekten biraz dışarıdan bakıyorum ve gördüğüm çok acı bir durum var. Çok fazla arkadaşımın bu durumunu derinden hissedebiliyorum. Hepsine akıl sağlığı diliyorum.

Bakanlığın ve meslek örgütlerinin yardım şartlarını senden öğrendim. Daha önce bakanlığın yardım yapacağı ile ilgili küçük bir haber gözüme çarpmıştı. O zaman meslek örgütüne üye olan herkesin hesabına para yatacak diye düşündüm. Ben MESAM üyesiyim. Açıkçası iyi ki olay ciddiye bindikten sonra senden öğrenmişim, yoksa bu işi şaka sanırdım. Gerçekten komik bir şaka diye kahkahalarla gülerdim. Şirketler son zamanlarda şarkı havuzu yaparak kendilerine ekonomik alan kurmaya çalışıyorlar. Tek bir tutan şarkı değil de, ne kadar müzisyen varsa bizde toplansın ve yeni eserlerini buradan yayınlasın, biz de böyle şarkı havuzu oluşturalım gibi bir yol belirlemişler kendilerine, son birkaç yıldır. MESAM’ın projesine bakınca, Kültür Bakanlığı da bayağı bir müzik şirketi gibi takılıyor. Herkesten yeni bir eser istiyorlar. Benim bir besteyi yapmam, canımı dişime katarak aylarca sürüyor, 1000 TL karşılığı ben bunu bakanlığa vereceğim. Bir de “2 dakika ile 5 dakika arası” diyor. Siparişe bak sen! Gerçekten çok acayip bir şaka gibi duruyor. Bir de karşımıza kamerayı koyacağım, gitarı alıp koyacağım, bestemi çalacağım! Üstüne bir de bakanlık değerlendirecek. Ben o değerlendirme kısmının da nasıl olacağını anlamadım. Bakanlıktan birileri dinleyecek, beğenirlerse mi 1000 TL’yi verecekler? Yapacak arkadaşlarıma kolay gelsin diyorum.


‘BİZDEN TOPLADIKLARININ ZERRESİNİ, BİR LÜTUF GİBİ VERMEYE KALKIYORLAR’

Burak Sayın (Besteci, söz yazarı, solist): Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde sanatçı olmak zaten yeterince zordu. Değersizleştirilmek, meslek erbabı olarak görülmemek, toplumun içine işlemiş bir düşünceydi. ‘…ya davulcuya ya zurnacıya kaçar’ diye biten atasözlerinin mevcut olduğu bir toplum içinde müzisyen olmak, maceranın ta kendisiydi. İkinci bir işe sahip olmazsan yaşamak imkânsızdı bir müzisyen için. Ve bir de bu salgın süreci ortaya çıktı. İlk feda edilenler her zaman olduğu gibi yine müzisyenler, sahne emekçileri oldu. Geçmişte de her problemde ilk kapatılan yerler sahneler olmuştu. Pandemi sürecinde de bunun farklı olmasını beklemek hayalcilik olurdu. 2020 Nisan itibariyle tüm sahne çalışmalarımız durdu, konserler iptal edildi. Fakat kiralar, faturalar, kart borçları iptal edilmedi, bırak iptali bir iki kurum dışında öteleme bile yapılmadı. Sahne emekçilerine ‘Öl’ dendi, yaşam hakkı verilmedi, ‘Salgından ölmezsen dertten öl’ dendi. Ama insanoğlu bir şekilde yaşama tutunuyor işte. Biz de böyle yaptık. Bu süreçte beste yapmaya, kendimizi geliştirmeye, çalışmalarımızı aktarabilmek için farklı projeler üretmeye uğraştık. Yalnız bırakılmaya alışkın insanlar olarak ayakta durmaya gayret ettik. Halen de dik durmaya ve yaşamaya çalışıyoruz.

Burak Sayın

Yok sayılan bir topluluğun üyeleriyiz. Şimdi ‘Bakın yardım ediyoruz size’ kibri altında birçok şartlar karşılığı üç kuruş yollamaya niyetlendiler. Sanki ceplerinden veriyorlar gibi, sanki yıllarca vergiler, fonlar, yardım paraları toplamamışlar gibi… Bizden topladıklarının zerresini, bir lütuf gibi vermeye kalkıyorlar. Üstelik birçok şart yerine getirmek kaydıyla. Anket doldur, video veya yazılı metinler yolla ben de sana ölme diye iki kuruş yollayayım. Bu topraklar sanatına ve sanatçısına sahip çıkmadı hiçbir dönem. Hep kendi kendine bir şeyler yapmaya çalıştı bu insanlar. Yalnızdı ve değersizdi. Az gelişmiş toplumlarla gelişmiş toplumlar arasındaki en büyük farklardan biri, sanatın eğlence değil ihtiyaç olması durumudur. Gelişmiş toplumların sanata ve sanatçıya verdiği değer bu sebeptendir. Medeni dünya ile aramızdaki farklardan biri de bu noktadır.

‘TOPLU HALDE TEPKİ GÖSTERİLMELİDİR’

Orçun Sünear (Sattas’ın solisti): Pandemi dönemi değil herhangi bir olay oluğunda önce müzik susuyor ülkede, burası gerçek. Bunu belirterek girizgâh yapmalıyım. Zor, yaşamak çok zor… Son 18 yıldır ülkenin geldiği standartlar daha da kötü hale getirdi yaşamayı. Müzik sektörü (ki ben dalga geçerim bu başlıkla) zaten kendi içinde sıkıntısı olan bir mecraydı. Yani; internet üstünden dinlemeler, konser fiyatları, organizasyon sıkıntıları falan filan fakat anlamsız konser kısıtlamaları ve mekân kapatmaları ile durum değişti. Müzik, sadece müzisyeni ilgilendiren bir başlık da değil. Işıkçısı, sesçisi, sahne amiri, menajeri, mekâncısı, varsa garsonu, fotoğrafçısı vs. Bu durumlarda hikâye uzuyor. Bir yardım muhabbetidir gidiyor şu iki gün. MÜYORBİR başta olmak üzere benim de üyesi olduğum MSG, birtakım fikirler ile çıktılar. Devletten 1000 TL’lik yardım alabilmek için. Oysa sivil toplum kurumlarının hem miktar açısından hem de müzisyen ve müzik emekçileri adına devlete karşı bir olup sert bir tutum izlemesi daha mantıklı olurdu. MÜYORBİR’in fikrini nispeten daha sıcak bulsam da 127 dolara karşılık gelen bu anlamsız para sadakadır benim gözümde.

Orçun Sünear

İntihar eden kardeşlerim veya müzik aletlerini satan müzisyen büyüklerim var bu durumda. Sosyal devlet sosyal olamadığı için biz gene yurt dışında İngiltere, Almanya ve hatta Güney Afrika’nın sadece müzisyene değil, müzik emekçilerine yardımlarını okuyup ağzımızın suyunu siliyoruz. Merak eden internete yazıp öğrenebilir. Ekonomi, hukuk, eğitim ve kültür sanatın yerlerde olduğu bir dönemde bir de pandemi çok iyi oldu(!) Madencilerin tekmelendiği, sağlık çalışanlarının tartaklandığı, eğitimcilerin atama beklediği şu dönemde çıkıp benim o sadakaya el uzatmam imkânsız. Toplu halde tepki gösterilmelidir o kadar. Tiyatrosu, sineması ya da performans sanatlarının durumları da farklı değil. Reklam, dizi, yarışmalar tam gaz devam ederken geri kalanlar, yani bizler, üzüntü, öfke, nefret gibi duygularla doluyuz. Bizler hayatta kalmak istemiyoruz, yaşamak istiyoruz.

‘UMUDUMUZ HÜSRANA DÖNÜŞTÜ’

Alper Öcal (Sahne teknisyeni, sahne amiri, prodüksiyon amiri): 13 senedir aktif olarak etkinlik sektöründe çalışmaktayım. Pandemi ülkemizde ilk açıklandığında, çalışmakta olduğum bir sanatçı ile Türkiye turundaydım ve turu iptal etmek zorunda kaldık ki bu tarih 10 Mart 2020 tarihi idi. O süreçten kasım ayının son haftasına kadar hiç iş yapamayıp, hiçbir şekilde bir gelirim olamadı. Şanslıyım ki annem ve babam, emekliler ve evimiz kendimizin de bu şartlarda olmayan pek çok teknisyen arkadaşım gibi çok büyük zorluklar çekmedim. Emin olun evine ekmek almak için etrafından borç para isteyen tanıdıklarım oldu. Bu pandemi sürecinde, ülkemizi etkileyen diğer üzücü olaylar gibi (deprem, şehitler vs.) ilk önce bizim sektörümüz etkilendi ve bizim işlerimiz iptal oldu. Biz sahne çalışanlarının beklentisi, devletin bizlere desteği idi. Bu hastalığın öneminin hepimiz bilincindeyiz ve demiyoruz ki insanlar yaşamlarını yitirirken bizler şarkılarımızı söyleyelim, eğlenelim, coşalım. Bu hastalığın geçmesi için yasaklar getirilmesi şart ve yasakların getirilmesini hepimiz destekliyoruz ama bu sırada uğradığımız mağduriyetinde giderilmesini istemek en doğal hakkımız.

Alper Öcal

Bu beklentimizin geçen ay içinde Kültür Bakanlığı’nın bir açıklaması ile giderileceğini umut ettik ama görüyoruz ki umudumuz hüsrana dönüştü. Çünkü devletin bizlere destek olarak açıkladığı miktar, şu anda ki pazar, market fiyatlarını göz önüne aldığımızda evlerimize bir aylık erzak almaya bile yetmeyecek düzeyde. Bizler 10 aydır işsiz olan kişileriz ve bu işsizliğimiz en iyi ihtimalle altı ay kadar daha devam edecek gözüküyor. Bu yardım 16 aylık açığımızı nasıl kapatabilir, buradan devlet yetkililerine sormak istiyorum. Bunu düşünüp daha etkili bir yardım paketi hazırlamalarını rica ediyorum. 

‘SADAKA DEĞİL, İŞ ALANLARININ GERİ VERİLMESİ İSTİYORUZ’

İlker Sümertaş (Menajer, organizatör): Yaklaşık 20 senedir sektörde emek vermekteyim. Müzisyenlerin arka plandaki tüm işlerini, planlarını vs. ayarlayan, görülmeyen ekipteki arkadaşlardan biriyim.

Yaklaşık sekiz-dokuz aydır süren pandemi, 20 senedir emeklerimi adeta yok etti, bir bıçak gibi işler kesildi, iş olanakları kapandı, maddi ve manevi olarak beni bitirdi diyebilirim. Ailem ve farklı desteklerim olmasa ne yapardım, nasıl yaşardım bilemiyorum. Çok haberi yapılmayan ama çokça duyduğum müzisyen intiharları altında yatan sebeplerden biri de bu; pandemi ekonomik olarak müzisyeni ve müzik emekçisini vururken daha da önemlisi şu popüler kalabalık dünyada nasıl yalnız olduğunu gösterdi Zaten duygusal ve gururlu olan, ne güzel ne yetenekli insanları aldı, gitti aramızdan.
Bir diğer etkisi de müziğin kendisine oldu. Siz hissizleştiğiniz, hayattan tat alamadığınız bir dönemde ve üstüne üstlük aç bırakıldığınız bir zamanda bir şeyler üretebilir misiniz?

İlker Sümertaş

Çok kalabalık, emekçi insanlardan oluşan bir topluluğuz ama maalesef örgütlü olmadığımız için yapılan işler kayıt dışı olarak görülüyor. Şu anda kaç profesyonel müzisyen, kaç teknik ekip gibi bir sayı belirlenemediği için birkaç kayıtlı müzik derneği ve oluşumun önermesi ile şu an ki saçma ispatlar ve kendini anlatma çabaları yaşanıyor. Bunların sonunda kendini müzisyen ya da müzik emekçisi olarak ispat edebilene, sadece bir defaya mahsus 1000 TL gibi bir para verilmesine söylenecek bir söz bulamıyorum.

Müzik sektörüne sadaka değil, iş alanlarının geri verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Pandemi sürecinde, turizm sektöründe faaliyet gösteren oteller ya da alışveriş merkezleri gibi sosyal mesafe ve kurallara uymak koşuluyla müziğe de bir alan yaratılmalı. Öte yandan acil olarak örgütlenip sosyal haklarımızı kayıt altına alarak devlete ‘Biz de varız’ demeliyiz. Belki bu sayede bizi görebilir ya da fark edebilirler.

‘İŞ ‘FİŞLENME’YE KADAR GELİNCE KANTARIN TOPUZU KAÇTI’

Burhan Şeşen (MÜYORBİR Yönetim Kurulu Başkanı): Yaklaşık dokuz aydır müzik sektörü gerçekten de en kötü dönemini yaşıyor. Ben bu yüzden bu desteği-geç kalınmış olsa bile- çok önemsiyorum. Zira yıllardır müzik meslek birlikleri ve Kültür Bakanlığı ortak bir projede yer almamışlardı. Bu daha atmayı düşündüğümüz ilk adım. Sonrasında müzisyenin sosyal güvencesi, sağlık sigortası, emeklilik, vize gibi bir dolu sorunu var. Aşama aşama halletmeyi düşünüyoruz umarım başarılı oluruz. Türkiye’de müzik meslek birliklerine kayıtlı 23 bin 500 civarı üye var. Kayıtsız müzisyenler ise -sokak müzisyenleri, düğün müzisyenleri, orkestra elemanları vs.- bu sayının kat ve kat üzerinde.

Burhan Şeşen

Sektörel olarak baktığımız zamanda rodisi, teknik elemanı, ses ışık sistemi çalışanları, menajerler, organizatörler, canlı müzik mekân sahipleri, performans salonu sahipleri, güvenlik şirketleri, DJ’ler, catering firmaları lojistik vs. aileleriyle birlikte en az 400 bin kişi bu salgından olumsuz etkilendi. Salgının en başından beri sektör için çabalayan biri olarak bu desteğin miktarı konusunda gelecek eleştirilere hazırdım ama iş ‘fişlenme’ye kadar gelince kantarın topuzu kaçtı. En kötü şey bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak… Ya bizler doğru dürüst anlatamıyoruz ya da ısrarla anlamak istemeyen bir sürü müzisyen var. Birçoğu da arkadaşım. Ben olabildiğince dilim döndüğünce hem gelen telefonlara cevap vererek hem de sosyal medyada herkese cevap vermeye çalıştım ama buradan da madde madde anlatayım belki bir faydam dokunur.

1- Kültür Bakanlığı sektöre aktaracağı bu parayı ancak bir proje karşılığında verebiliyor. Hibe, bağış yapamıyor böyle bir fona da sahip değil. Mevzuat değişikliği gerekiyor bunun için. Ama dokuz aydır kan ağlayan bir sektörün daha fazla beklemeye sabrı yoktu.

2- Müzik meslek birliklerine (MÜYORBİR-MESAM-MSG) üye olan yorumcular, eser sahipleri kendi meslek birliklerinin hazırladıkları projeyi 25 Aralık 2020 tarihine kadar meslek birliklerine teslim edecekler.

3- Bu proje karşılığında başvuranlar ilk aşamada ocak ayında 1.000 TL alacaklar. Ama şubat-mart aylarında 1.000’er TL olmak üzere toplamda 3.000 TL alma şansları da var. Kültür Bakanımız kesin olmamakla birlikte bundan söz etti.

4- Meslek birliğine üye olmayan sahne emekçileri ise bakanlığın Yunus Emre Enstitüsü’ne başvuracaklar. Kısaca durum bundan ibaret…


(Duvar – Serpil Kurtay)

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑