Feminizm

Published on Kasım 21st, 2021

0

Mor-Kızıl Kolektif: Gerçek neden emperyalist-kapitalist sistemdir!

Mor-Kızıl Kolektif tarafından yapılan “25 Kasım” açıklamasında “Ezilen, emekçi kadınları bizimle omuz omuza mücadele yürütmeye, 25 Kasımda sokakları, meydanları doldurmaya çağırıyoruz!” dendi.


Avrupa Demokrat Haber Merkezi

Mor-Kızıl Kolektif tarafından yapılan açıklama şöyle:

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN GERÇEK NEDENİ EMPERYALİST-KAPİTALİST SİSTEMDİR!

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü, Dominik Cumhuriyeti’nde Faşist Trijillo diktatörlüğüne karşı Savaş yürüten 14 Haziran Hareketi kurucusu Mirabel Kardeşlerin onurlu mücadeleri yarattı. Özellikle devrimci kadınları tehdit gören diktatörlük, onları defalarca, işkenceli sorgulardan geçirdi, tutukladı, hapis cezalarına çarptırdı. Mirabel Kardeşlerin katledilmesine büyük tepki ve öfke duyan kadınlar ülkede büyük gösteri ve protestolar yaptı, bu protestolar diğer Latin Amerika ülkelerine ve de dünyanın birçok bölgesine yayıldı, onların anısı ve mücadelesi tüm dünyada kadın kurtuluş hareketi için bir sembol haline geldi ve 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edildi.

Bugün özel mülkiyet sisteminin yapıtaşı olan aile kurumunu, ‘’kutsal annelik‘‘ gibi kendilerine biçilen rolleri alaşağı eden, evlerinin duvarlarını yıkan, sömürü ve şiddete boyun eğmeyen kadınlar, hak ve özgürlükleri için, uğradıkları şiddete, sömürüye ve baskıya karşı ve de en önemlisi bunları doğuran sisteme karşı mücadeleleriyle seslerini duyurmakta, alanları doldurmaktadırlar.

Bunun için çok fazla nedenleri vardır; Savaşlarda toplu tecavüze uğrayan, savaş ganimeti olarak görülen, sünnet edilen, kezzapla yakılan, sokaklarda ‘’namus’’ adına ‘’töreler’’ adına katledilen, ölesiye dayak yiyen, bedeni metalaştırılarak pazarlarda satılan, göçe zorlanan, tacize-tecavüze uğrayan, iş yaşamında en kötü çalışma şartlarına maruz bırakılan ve ekonomik olarak daha fazla sömürülen, toplumun en yoksul kesimini oluşturan ve toplumsal yaşamda yeri olmayan kadınlar olmaktadır.

Kadınların sadece özgürlüğünün değil yaşam hakkının gasp edildiği bu dünya düzeninin sorumlusu ne tek başına ‘’erkeklik’’ ne de ‘’kıskanç, hasta ruhlu, şiddet geni taşıyan erkekler’’dir. Savaşları dünya halklarını daha fazla sömürmek için çıkartan, kadın emeğini azgınca sömüren emperyalist kapitatistlerdir. Yukarıda saydığımız tablonun nedeni sistemdir. Varlıklarını ve toplum üzerindeki egemenliklerini korumak için başta kadınlar olman üzere, toplumun her kesimine baskı ve şiddet uygulamakta, uşakları olan devletlere uygulatmaktadırlar. Kendilerine yönelik en küçük başkaldırı devletlerin asker, ordu, polisi ile ezmeye çalışmakta, mücadele edenleri mahkemeler cezaevleri beklemektedir. Sisteme karşı büyük tehdit oluşturan direnen komünist, devrimci, ilerici kadınlar devletlerin direkt hedefi olarak görülüp katledilmekte, sorguda taciz ve tecavüz de olmak üzere her türlü işkenceye maruz kalmakta, ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır.

Amaçlanan elbette ezilenlerin örgütlü mücadelesini ve özellikle de bunun öncü güçlerini yok etmektir. Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda faşist T.C.’nin devrimci, komünist kadınlara uyguladığı azgın saldırı buna çok açık bir örnek oluşturmaktadır. Sadece mücadelerinden değil, ölü bedenlerinden bile korkan faşist T.C. nin askerleri ölümsüzleşen gerilla cesetlerine işkence yapmakta, kadın gerillaların çırılçıplak bedenlerini medya aracılığıyla sergileyerek tüm kadınlara gözdağı vermeye çalışmaktadır. Bu çabaları nafiledir. Kadın kurtuluşunu toplumsal mücadelede, devrimde gören Roza ve Asmin Yoldaşlar, Halk Savaşı saflarında ölümsüzleşen Roza ve Asmin Yoldaşlarımızın ölü bedenlerine yapılan işkenceler, hatta başlarının kesilmesi T.C.’nin savaşan kadınların ölü bedenlerinden bile ne kadar korktuğunu göstermektedir.

Egemen sınıflar çıkarları gereği sadece devrimci kadınlara değil, ezilen tüm kadınlara şiddet uyguluyor, uygulatıyor. Devletin her tür kurumu, din, aile, eğitim sistemi, yazılı basın ve medya ile kadınların ikinci sınıf olduğu görüşünü empoze ederek toplumsal cinsiyet rollerini biçimlendiriyor ve kadın düşmanı politikaları hayata geçiriyor, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor. Kısacası ataerkil anlayış sömürü sisteminin devamı için toplumun her kesiminde güçlendiriliyor. Devlet ve onun hukuk sistemi, askeri, polisi katilleri, taciz ve tecavüzcüleri apaçık koruyor, hatta ödüllendiriyor. Muhafazakar iktidarların politikalarıyla, toplumsal yaşamın her alanında güçlendirilen, desteklenen kadın düşmanlığının sonuçlarına, dünyanın her yerinde, her gün işlenen kadın cinayetlerine, kadınların gördüğü vahşi şiddete tanık oluyoruz.

Bu durumu değiştirmenin insanlık görevimiz olduğunu, bunun da ancak örgütlü mücadele ile gerçekleşeceğini çok iyi biliyoruz. Şunu da çok iyi biliyoruz ki; kadına yönelik şiddetin nedenlerini, sistemden ve onun yarattığı ataerkil anlayıştan, iktidarların kadın düşmanı politikalarından ayıran, sadece ‘’erkek ve erkeklikle’’ hesaplaşmayı öngören bir anlayışın üzerinde şekillenen mücadele hattı biz kadınları kurtuluşa götürmeyecektir. Gündemi sadece şiddet günlüğü ve istatistikleri tutmak olan, kadınları şiddetin zavallı mağdurları olarak görerek, mücadeleyi bu alanda sınırlayan bir duruş, devletten, yasal düzenlemelerden, medet uman, sistem içi düzenleme ve iyileşme talep eden bir pratik sergileyecektir. Bu mücadele biçimlerini reddetmemekle birlikte, devrimci, komünist kadınların katledilmelerinin, uğradıkları devlet şiddetinin, Halk Savaşı saflarında ölümsüzleşen kadın yoldaşlarımızın, kadın cinayetlerine kurban giden kadınların hesabının böyle sorulamayacağını çok iyi biliyoruz.

Emek pazarlarının kölesi olma durumundan kurtulmak, uğradıkları baskı ve şiddete son vermek için ezilen kadınlar, kendilerini şiddetin ‘’zavallı’’ madurları olarak değil, özel mülkiyet sistemine karşı yürütülen sınıf mücadelelerinin aktif birer özneleri olarak görmeli, mücadelenin en ön saflarında yer almalıdırlar. Kadın Kurtuluş Mücadelesini bu anlayış üzerinde şekillendiren ve örgütleme hedefi olan Mor Kızıl Kolektif Aktivistleri olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Gününde kadının emeğinin sömürülmesine, iradesinin, bedeninin ve kimliğinin baskı altında tutulmasına, bunları ve kadına yönelik şiddeti yaratan sistem ve onun erkek egemen anlayışına karşı her alanda mücadele edeceğimizi haykırmak için alanlarda olacağız. Bu bilinçle; ezilen, emekçi kadınları bizimle omuz omuza mücadele yürütmeye, 25 Kasımda sokakları, meydanları doldurmaya çağırıyoruz.

  • DEVLET ELİYLE UYGULANAN KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON !
  • KAHROLSUN KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ DOĞURAN EMPERYALİST KAPİTALİST SİSTEM VE ONUN ATAERKİL ANLAYIŞI !
  • YAŞASIN KADINLARIN KURTULUŞ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ ! 
  • DEVLET VE ERKEK EGEMENLİĞİNİN ZORUNA KARŞI, KADINLARIN ZORU MEŞRUDUR !

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑