Kitap

Published on Kasım 19th, 2021

0

Kurtuluş Belgeleri’nden İsmet Öztürk anısına özel sayı


Kurtuluş Belgeleri Çalışma Grubu, belge, derleme ve özel sayılarla tarihe ışık tutmaya devam ediyor. Belgelerden ve derlemelerden sonra bugün, aramızdan ayrılışının 10. yılı anısına 77 sayfalık “İsmet Öztürk’ün anısına özel sayı” yayımlandı.

Avrupa Demokrat Haber Merkezi

Kurtuluş Hareketi kurucularından olan ve “Çürtük İsmet” olarak tanınan İsmet Öztürk 19 Kasım 2011 yılında hayatını kaybetti. İsmet Öztürk Türkiye devrimci hareketinin önderleri arasında yer alıyor.

Çörtük İsmet‘in bedeni 20.06.2015’te, ölümünden 4 yıl sonra defnedildi.
“Çörtük İsmet” olarak bilinen ve 2011 yılında hayatını kaybettikten sonra bedenini kadavra olarak Pamukkale Üniversitesi’ne bağışlayan Kurtuluş Hareketi’nin önderlerinden İsmet Öztürk İstanbul Rumeli Kavağı Mezarlığı’na defnedildi.

Kurtuluş Belgeler Çalışma Grubu’ndan İ. Metin Ayçiçek’in “İsmet Öztürk anısına saygıyla” başlıklı yazısı aşağıda veriyoruz. Yine özel sayının PDF formatını hemen açıp okuyabileceğiniz veya indirebileceğiz linki yazının sonunda bulabilirsiniz…


İsmet Öztürk Anısına Saygıyla | İ.Metin Ayçiçek

Anılarda yaşatmak yetmiyor elbette. Devrimci mücadele içinde yer alarak mücadele eden ama bugün aramızda olmayan (hangi siyasal düşünceden ya da örgütten olursa olsun) onuruyla bu mücadeleyi yürütmeye devam etmiş her komünisti günümüz mücadelesi içinde yaşatmak ortak bir siyasal çizgidir sanıyorum. Üstelik peş peşe kaybettiğimiz onca yoldaşımızın mücadele deneyimleriyle donanmış bir politik hareketin zenginliği işte bu toplam bedel üzerinden elde edilmiş toplam kazanım olacaktır.

Üstelik, en zorlu saldırılara göğüs germeye çalışmış bir kuşak, bu birikimini gelecek kuşaklara da aktarmak zorundadır elbette. Oysa kendi tarihimizde bile “tarih, sadece galiplerin öyküsünü yazar” derken bile büyük bir sorgulama hatası ve çok büyük bir emek hovardalığı tavrı sergileyerek yanılgımızı sürdürüyoruz. Evet, belki de yaşadığımız süreçlerin sonuçlarıyla ilgili tatminsizliğin nedenidir bu sorgulama yanlışımız: Spartakus coşkularını, Bedreddin güzellemelerini, Marks-Engels üzerinden onur kazanma çabalarımızı, Rosa’ların, hatta bugün kalıntıları üzerinden üzerine konuşabildiğimiz yenilmiş devrimlerimizin Leninlerini, Troçki ya da Stalinlerini, Mao ya da Kastro’sunu anarken; onların tarihlerini kendimiz için rehber olarak kabul ederken, günümüzde yaşayan bir devrimci mücadeleyi böylesine hafif ele almak, zaman zaman “devrim isteminde samimiyet” sorununu gündeme taşımaktadır.

Elbette yukarıda eleştirdiğim tavrın sınıfsal bir kaynağı var. Küçük-burjuvazinin birinci dereceden rol aldığı ve bu temelde emekçi sınıflardan, işçi sınıfı ve toplumun ezilen yoksul kesimlerin önderliğinden yoksun kalınan bu süreç de belki de yaşanması gereken bir süreçti. Ama sorgulamanın yöntemi ve sonuçları bizi sadece kendimizle tartıştırır hale getirirse, böyle bir tartışmanın en hayırlı sonucu “günah çıkararak ruhumuzu rahatlatmak”tan başka bir şey olamaz. Ama doğru cevaplar, doğru yönelişlere de kaynaklık eder ki bu, çabamızın alt yapısını oluşturan temel düşüncedir.

Belge dizisi uzun sürdü türünden eleştiriler hiçbir anlama sahip değil. Çünkü birincisi, aynı topraklarda farklı siyasal hareketler tarafından sürdürülen mücadelenin bilgileri hepimizin ortak tecrübesi olarak hepimize yol gösterici olabilir. Ama bunun için ilk şart, o bilgiler üzerinden yorum yapabilmek için deneyimlerimize ilişkin bilgilerin “grup kimliği” darlığı içinde tutmadan, sansürsüz olarak (elbette devletlerin egemen sınıfa ait olduğunu ve bu sınıfın emek mücadelesine yönelik adalet duygusunun olamayacağı bilgisi ışığında sınırlarımızı görerek) açığa çıkarılması zorunluğudur. “Bu dizi uzun sürdü” eleştirisi gerçekte yanlış ve anlamsız olmasının dışında, bir komikliği de içinde taşıyor. Dilimiz izin vermediği için “komiklik” diyoruz, ama aslında bire bir “düne, bugüne ve geleceğe karşı sorumsuzluk” olarak adlandırmak daha doğrudur. Kitap zaten ücretsiz ve sadece pdf olarak indirilebilir olduğuna göre. Aramak bulmak vb. gibi yorgun demokratların zorlanacağı bir “sahip olma” çabası da gerektirmemektedir. Peki, bu durumda bu tür ilgisizliği neyle açıklamak gerekir. Ve bugün karşılaşılan ilgisizlik bir sınıfsal tavra denk düşüyorsa (ki elbette öyledir) bu sınıftan kurtularak devrimi özgürleştirmek nasıl olabilir” sorusunu sıcak olarak ve her zaman gündemde tutmak gerekmez mi?

Örneğin Necdet Adalı’nın cezaevinden kaçamayışının nedeni neydi? Örneğin Kemal Ergin yoldaşımız Lübnan’da nasıl öldü? Örneğin Suriye-Lübnan topraklarından şöyle bir geçmiş ama eline silah almamış yoldaşlarımızın “siyonizme karşı silahlı mücadelede yaralandığı” gibi gerçeği olmayan bir bilginin belgelerle sergilenmesi devrimci mücadelenin daha da güçlenmesine neden olmaz mı? Bu tür iddiaların taraf tutarak ve çarpıtılarak ortalıkta dolaşması yerine varsa eğer belgeleri üzerinden tartışmak doğru olmaz mı?

İsmet Öztürk için hazırladığımız bir anma broşürünü neden yayınladığımızı anlatmak için bu yazıyı yazmayı talep ettiğim zaman, Hüseyin Şenol beni özel olarak uyararak “ama kısa yaz” demişti. Söz verdim ona ve işte kısa yazdım.

Ama yine de isteğimin altını çizeyim: Bu mücadelede kaybettiğimiz her yoldaş için böylesi bir değil birkaç kitapçık bile az gelir. Albüm çalışmasına destek olun ki, kaybettiğimiz her yoldaşımız için “tarih mücadelemizi yazacaktır!” böbürlenişimizi gerçeğe dönüştürerek tarihi ezilenlerin de yazabildiğini gösterebilelim. En azından, artık böyle olacaktır!

İsmet Öztürk şahsında, 1900’lerin başından günümüze kadar Anadolu-Mezopotamya topraklarında sürdürdüğümüz devrimci mücadelede kaybettiğimiz bütün yoldaşlarımızı tekrar anarak, sürdürelim çabamızı.

Onların yanımızda ve omuz omuza bizimle birlikte yürüdüklerini hissederek, mesajlarını alarak, sloganlarını haykırarak ve küçük-burjuva/burjuva böbürlenişini reddedip İsmet Öztürk alçakgönüllülüğü ile yürüyüşümüzü sürdürelim.

Ve devrimciliğimizin çocukluk aşamasında “göreceğimizi” umutla söylediğimiz dönüşümleri bugün göremesek de, bu görevin gerçekleştirilmesinin insanlık için bir zorunluluk olduğunu ve bu çabanın kuşaklar boyunca bize onur katan ve insan için insan olduğumuzu her gün hatırlatan temel idealimizi, her çağın temel görevi olarak yürüyüşümüzü yılmadan sürdürmek…

Yani, İsmet Öztürk gibi yaşamak!

Ne mutlu bize ki, seni mücadele içinde tanıdık yoldaş! Senin uyarınla sınıfsal tabanımızın bizi “önemli” olmaya kışkırtan hilelerine kapılmak yerine, gelecek için “değerli” olduğumuzu; değerimizin, mücadelede tavizsiz kararlılığımızla biçimlendiğini hatırlayıp yolu sürdürmeye çalıştık. Bizimle yürüyorsun yoldaş, bir yanında Mustafa Suphi’ler, önünde Ertan, arkanda kızıl bayraklarıyla Türkiye işçi sınıfı!

Hayal mi?

Elbette hayal, ama biliyoruz ki insan çocukluk hayallerini terk etmemelidir?

Belgelerin yayınlanması senin önerindi. İşte gerçekleşiyor. Yani beden olarak var olmaman bizi “yokluğunun gerçek olduğuna” inandıramadı. Yine birlikte yürüyoruz. 

Ve biliyoruz ki, bizim kuşak ya da bizden sonra gelecek olanlar, ama bir gün mutlaka o hayal gerçek olacaktır!  


İ.Metin Ayçiçek – 19.11.2021


“İsmet Öztürk Anısına Özel Sayı” kitabını indirmek için alttaki butona veya direk okumak için kapağa tıklayın:



Direk okumak için kapağa tıklayın

Tags: , , , , , , , , , , , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑