Makaleler

Published on Ekim 14th, 2021

0

Kapitalizmin ağırlaşan ekonomik krizi… | Nihat Veli Yüce


Kapitalizmin ağırlaşan ekonomik krizi, büyük buhrana dönüşme emareleri ile iç içe ilerliyor…

Küresel ölçekte ortaya çıkan ekonomik krizler 1873 yılından itibaren kapitalizmin yapısal krizleri olarak vuku buldu. Kuzey Amerika ve Avrupa’yı etkisi altına alan 1873 paniği olarak bilinen kriz, kapitalist-emperyalist sistemin küresel ölçekte yayılması ile adım adım yerini bölgesel ölçekten küresel ölçekteki krizlere bırakmıştı.
1873 te kapitalizmin ekonomik krizi ile tanışan dünya, o günden bu güne 14 büyük ekonomik krize tanık oldu. Bu krizlerin ikisi, iki dünya savaşının ön koşullarını besleyen krizlerdir. Kapitalizm krizden çıkış yolunu, yıkım ve inşa süreçleri ile ilerletmiş ve kendisini daha üst düzeyde yeniden üretebilmek için bölgesel ve küresel savaşları örgütlemiş, on milyonların kanları üzerinden daha da palazlanarak merkezileşmiş ve küreselleşmiştir.

Üretim araçlarının özel mülkiyeti ile ütetimin toplumsal karakteri arasındaki çelişki var olduğu sürece kapitalizmin ekonomik kriz serüveni devam edecektir. Sanayide üretimin makineleşmesi, serileşmesi ve otomasyonu aşamalarının her biri derin krizler ve alt üst oluşlarla iç içe ilerlediği gibi, dördüncü aşama olan, nesnelerin, hizmetlerin interneti ve siber-fiziksel sistemlere geçiş sürecide, özcesi endüstri 4.0 denen aşamaya geçiş sürecide derin krizler ve alt üst oluşlarla mümkün hale gekecektir. Zira kapitalizmin serüveninde her köklü teknolojik dönüşüm evreleri krizlerle iç içe ilerlemiştir. Günümüzde de buna tanık olmaktayız.

2021 de küresel ölçekte ekonomik küçülme 4.9 iken, bu küçülmenin 2022 de ise 6,2 olacağı tahmin edilmektedir. Gerek Dünya Bankasının, gerekse IMF’nin 2022 beklentileri karamsar tabloyu gözler önüne sermektedir.

2008 de ABD’deki Mortgage sisteminin çökmesi ile resesyona giren ABD ekonomisi zincirleme çok uluslu mali krize dönüşmüştü. Bu kriz kapitalizmin bütün makyajlamalarına rağmen derinleşerek devam etti. Korona salgını ile ortaya çıkan resesyon ve küçülme ile iç içe geçen 2008 krizinin etkileri, 2021 ile birlikte küresel ekonomik krizi enerji krizi ile birlikte zirveye çıkarmıştır. 1973 petrol krizi ile başlayan sürecin bir benzeri olan enerji krizi ile birleşen ekonomik kriz giderek büyük buhrana dönüşmenin emarelerini göstermektedir.

Dünya Bankası Kalkınma Beklentileri Grup Direktörü Ayhan Köse ve Kıdemli Ekonomist Naotaka Sugawara yaptıkları analizde “Birçok ülkede kişi başı GSYH’nin 1870’ten bu yana en büyük düşüşünü kaydedebileceğini” belirtmektedirler. IMF’ye göre ise “Büyük buhran’dan bu yana görülen en ciddi ekonomik ve finansal çöküş” yaşanmakta. IMF ayrıca “Benzeri olmayan kriz” uyarısı yapmakta. Bütün bu analizler 2008 Mortgage krizi ile başlayan sürecin ağırlaşarak devam ettiğini, korona salgını ve enerji krizi ile birleşerek, bir kartopu gibi yuvarlandıkça büyüyen ve giderek çığa dönüşen bir aşamanın ön günlerinde olduğumuza işaret etmektedir. Arz talep dengesizliği, tedarik zincirlerindeki kırılma, karşılıksız basılan milyar dolar’larla likidite krizini çözme hamleleri, krizi dahada derinleştirmekte ve çözümsüzlüğün çözümü olarak çatışmalı süreçleri öne itmektedir. 2022’de ağırlaşan ekonomik krizin alım gücünü daha da  düşürdüğü, işsizliğin, yoksulluğun ve iflasların arttığı bir yıl olacağını şimdiden ön görmek kahinlik olmasa gerek. Kapitalizmin yapısal krizinin yükünü dün olduğu gibi bugünde, emekçi yığınlara fatura edeceği, açıktır. Dincilik ve milliyetçilik histerilerini şaha kaldırarak yoksul emekçi yığınları savaş cephelerine sürmesi kaçınılmazdır. Önümüzdeki süreç tiranlığın arttığı, baskıcı, zorba, totaliter yönetimlerin iş başına getirildiği bir sürece gebedir. Bunu tersine çevirecek, siyasi ön görüden ve örgütlülükten uzak olan emekçi yığınlar kapitalizmin dümen suyunda hizalanıp, kardeşlerini boğazlayıp, öğütülmeye mahkum bir karakterdedirler. Kapitalizm kendini daha üst düzeyde üretmek ve teknolojik dönüşümünü sağlayarak bu krizden çıkmak adına her yönlü örgütlülüğe ve kapasiteye sahip iken, emekçi yığınlar böyle bir örgütlülükten ve kapasiteden uzaktır. Bu krizin ağırlığı altında öğütülerek uysal köle olma yönünde ilerlemek gibi bir eğilime hayli istekli oldukları konjonktürel gerçekliktir. 


Nihat Veli Yüce – 14.10.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑