Kadın

Published on Kasım 25th, 2020

0

Kadınlar Kadıköy’den haykırdı: Erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Kadıköy’ e akın eden ve karanlık sokakları aydınlatan binlerce kadın, “Erkek- devlet şiddetine karşı buradayız, isyandayız” diye haykırdı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Kadıköy ‘de bir araya gelen kadınlar, “Kazanımlarımızın, haklarımızın, yaşamlarımızın güvencesi biziz” diyerek, erkek-devlet şiddetine geçit vermeyeceklerinin mesajını verdi.

Kadıköy’ün değişik noktalardan İskele Meydanı’na yürüyen kadınlar, polis ablukasına ve engellemelerini tek tek aşarak caddeleri bora boyadı.

HDP’li kadınlar yürüyüş startının Kadıköy İlçesi önünden verdi. Polisin, salgın gerekçesini öne sürerek engelleme girişimlerine rağmen kadınlar kararlıkla kitlenin toplandığı Osmanağa camisi önüne bir araya geldi.

Devlet ve erkek şiddetiyle katledilen kadınların fotoğrafların taşıdığı yürüyüşte, “Sesimiz yankılansın birbirimiz için sokakta erkek -devlet şiddetine karşı isyandayız” yazılı pankart açıldı.

Karanlık sokakları ellerindeki ışıldaklarla aydınlatan kadınlar sık sık, hep bir ağızdan, “Jin jiyan azadî” , “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “ Kadın cinayetleri politiktir”, “ Erkek vuruyor devlet koruyor”, “ Geceleri de sokakları da terk etmiyoruz”, “ Yaşasın kadın dayanışması” sloganları attı.

Islıklar, zılgıtlar ve sloganlar eşliğinde İskele Meydanı’na gelen kadınlar, burada elleriyle ışıldakları ve telefonlarıyla karanlığı aydınlattı.

Büyük bir coşkunun hakim olduğu meydanda, 25 Kadın Platformu adına açıklama Kürtçe ve Türkçe okunan açıklamada şöyle:

DÜNYANIN DÖRT BİR YERİNDE AYAKTAYIZ !

“Dünyanın dört bir yanındayız;

Birbirimiz için sokakta, erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız!

Polonya’da kürtaj yasağı girişimlerine karşı direnişimizle, Şili’de cezasızlık politikalarını yargılayan Las Tesis eylemlerimizle, Meksika’da erkek şiddeti faillerinin korunmasına karşı adliyeleri ateşe veren “Ne unuturuz ne affederiz” irademizle, Rojava’da kadın düşmanı IŞİD’in yıkımına karşı eşit ve özgür bir yaşamı örgütleyişimizle, aileyi kutsayan üreme politikalarıyla hayatımız ve bedenimiz üzerindeki özerkliğimize yönelik saldırılara karşı dünyanın her yerinde ayaktayız! Erkek devletin çizdiği sınırları tanımadan, Mirabel kardeşlerin yükselttiği mücadelenin ışığını büyütüyoruz.

Erkek devlet şiddeti ve saldırıları pandemiyle birlikte katlanarak arttı. Kadınları şiddet ve cinayet riskiyle en çok baş başa kaldıkları evlere, hiçbir devlet koruması olmadan, hiçbir acil önlem-eylem planı hazırlamadan kapatmaya çalıştılar.

Evden çalışma uygulamasıyla ve okulların açılmamasıyla birlikte hem ücretli işi hem ev işlerini hem de çocuk bakımını üstlenen, 7/24 çalışmaya hazır makineler olmamızı beklediler. Bizleri üniversiteleri kapatarak bilimsel eğitim hakkımızdan ve kamusal alanda eşit, özgür şekilde var olma imkanlarımızdan alıkoymaya çalıştılar. Gerici diyanet fetvalarıyla şiddeti, homofobiyi ve transfobiyi meşrulaştırmaya çalıştılar. Kamusal alanda erkekler, bekçiler ve polislerle üzerimizde ahlakçı denetim aygıtları kurmaya çalıştılar. Önümüze ısrarla sürdükleri yasa tasarılarıyla çocuk istismarını meşrulaştırmaya ve failleri aklamaya çalıştılar. Mega projelerle yaşam alanlarımızı yıkıma açarak, kamusal alanla ilişkimizi zayıflatmaya ve yoksulluğa itmeye çalıştılar. Kayyumlarla kadın kurumlarını ve merkezlerini kapatarak, eş başkanlığı hedef alarak onlarca yıllık mücadeleyle kazandıklarımızı gasp etmeye çalıştılar. Daimi savaş politikalarıyla erkek şiddetini pekiştirerek, üniformalı faillere yargılanmama güvencesi vererek, ceza uygulamayarak bizleri erkek-devlet şiddetine mahkum etmeye çalıştılar.

İktidarın kadınları korumak bir yana, yalnızlaştırma çabasına karşı dayanışmadan ve birlikte mücadeleden vazgeçmedik. Onlar failleri korumaya, infaz yasasıyla salıvermeye, cezasız bırakmaya devam ederken bizler kız kardeşlerimizin hesabını sormaya devam ettik, ediyoruz: Rabia Naz’a, Nadira Kadirova’ya, Gülistan Doku’ya, şüpheli kadın cinayetlerine ne oldu? İpek Er’in ölümüne neden olan tecavüzcü uzman çavuş Musa Orhan önce tutuklanıp sonra neden serbest bırakıldı? Yalnızca faillerin yargılanması için değil; aynı zamanda devletin sorumluluk alması için de bu soruları sormaktan vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!

Yaşamımızı, haklarımızı, bedenimizi, emeğimizi kuşatmaya çalışan erkek-devlete ve şiddetine karşı hayatlarına sahip çıkan kadınlardan güç alıyoruz. Nevin Yıldırım’ın, Hülya Halaçkay’ın sesini meydanlara taşıyoruz. Erkek adalet değil, gerçek adalet talebimizden, kadın düşmanı devlet politikalarına karşı mücadelemizden, erkek-yargı-devlet işbirliğini açığa çıkarmadaki ısrarımızdan vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!

Bu ısrarımızla, erkek şiddetine karşı yaşamlarımızı savunan en önemli hukuki kazanımlarımızdan biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek isteyen siyasal iktidara geri adım attıran mücadelemize devam ediyoruz!

Erkek şiddetine karşı eylem ve protestolarımıza yönelik saldırılara cevap olarak; “Kadınları değil, cinayeti engelle” sözümüzden, “geceleri, sokakları, meydanları” terk etmeme irademizden vazgeçmedik. Bugün yine hem burada hem dünyanın dört bir köşesinde sokaklardayız! Her biri yaşamımızda ayrı bir basınç oluşturan bu saldırılara karşı hala burada, birlikte ve inatla duruyor oluşumuz ise birbirimizden ve kadın dayanışmasından aldığımız güçtendir.

Kazanımlarımızın, haklarımızın, yaşamlarımızın güvencesi biziz! İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye nasıl izin vermediysek, gerçek anlamda uygulanmasını da mücadelemizle sağlayacağız. 6284 sayılı kanunun fiili olarak kolluk, yargı ve tüm yetkililerce uygulamama ısrarına karşı nasıl birbirimizi yalnız bırakmayıp haklarımızı savunuyorsak; her fırsatta kürtaj hakkımızın, nafaka hakkımızın tartışmaya açılmasına da öyle izin vermiyoruz. 2016’dan beri ısrarla cinsel istismarın meşrulaştırılması için yasalar çıkarılmasına nasıl izin vermediysek, bugün de erkek şiddeti ve kadın cinayeti faillerinin yargılanmadan salıverilmesine izin vermiyoruz!

Birbirimizden aldığımız güçle haykırıyoruz. Ekonomik krizin sorumlusu biz değiliz, yükünü reddediyoruz. Ne virüs riskiyle birlikte esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerine mecbur bırakılmak ne de ev işleri ve bakım emeği yükünün altına itilmek istiyoruz! Bizler eşit ücret, güvenceli çalışma, pandemi koşullarına uygun bilimsel tedbirlerin alındığı, çocuk ve yaşlı bakımının devlet güvencesinde olduğu, sosyal haklarımıza erişebildiğimiz bir yaşam istiyoruz. Bizler erkek şiddetinin devlet güvencesinden çıkartılmasını ve faillerin yargılanmasını, şiddete karşı önlem ve koruma politikalarıyla devlet sorumluluğunun yerine getirilmesini istiyoruz! Bizler daimi savaş politikalarının terk edilmesini ve barış içinde yaşamayı istiyoruz!

Pandemiyle mücadelede en ön safta yer alan sağlık emekçilerinin büyük bir bölümünü oluşturan kadınlar alkış değil, önlem istiyor! Ucuz, esnek ve kayıt dışı şekilde en güvencesiz işlerde çalıştırılan, kimsenin yapmak istemediği bakım işlerini üstlenen, ayrımcılık ve ırkçılık nedeniyle sokakta, iş yerlerinde her daim şiddete açık bırakılan göçmen kadınlar yok sayılmak değil eşit, özgür ve insanca yaşamak istiyor! LGBTİ+’lar ve her türlü kimlik ve yönelimdeki kadınlar ayrımcılık, nefret ve şiddetten uzak; eşit ve özgür bir yaşam istiyor! Çünkü kadınların emeği ve hayatı üzerindeki bu baskılarla erkek şiddetine mahkum edilmek istenmesi arasında çok açık bir ilişki var.

İsteklerimiz, arzularımız, sınırlarımız, iradelerimiz, emeğimiz, bedenimiz, sesimiz, taleplerimiz, haklarımız, kazanımlarımız, yaşamlarımız ve mücadelemizle buradayız! Erkek, devlet şiddetinin yarattığı bu karanlığa karşı tüm renklerimizle, dayanışmamızın gücüyle, mücadelemizin rengiyle buradayız, birlikteyiz !SESİMİZ YANKILANSIN: HAKLARIMIZ, HAYATLARIMIZ, BİRBİRİMİZ İÇİN erkek-devlet şiddetine karşı birlikteyiz, sokaktayız, isyandayız.”

(ANF)

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑