Yazarlar

Published on Haziran 8th, 2020

0

Irkçılığa karşı nefes ol – Hüseyin Şenol


Polise ve diğer üniformalı ırkçılara karşı yönelik şikayetler “bağımsız kurumlara” yapılabilmeli. Bu şekilde polisin kendi ırkçıdaşlarına ve genel olarak meslektaşlarına, daha doğrusu devlete sığınması engellenmiş olacak, buralardan cesaret almasının önü kesilecektir.

Siyahi Amerikalı 46 yaşındaki George Floyd, 25 Mayıs’ta, ABD’nin Minneapolis eyaletinde gözaltına alınırken, bir polisin uzun süre, 8 dakika 46 saniye boyunca ensesine diziyle basması nedeniyle, dakikalarca “Nefes alamıyorum.” diye yalvarmıştı. Yalvarması bir işe yaramayan Floyd, insanlık dışı uygulama sonrası hayatını kaybetmişti. Amerika’da her yıl, sonu yaralama ve ölümle sonuçlanan, binlerce bu tür ırkçı polis saldırısı yaşanıyor.

Floyd’un, olay yerine gelen acil sağlık ekiplerince kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği açıklanmış, olayla ilgili görüntüler sosyal medyada büyük tepki toplamıştı. Daha sonrasını hep birlikte izledik. Tepki hepimizin tahmininden fazla, ama olması gerektiği gibi büyümüş ve hâlâ da sürmekte.

Antifaşist eylemler tüm dünyaya yayıldı

            Amerika’da yaşanan ve bir sihayinin ölümüyle sonuçlanan bu ırkçı katliam sonrası, sadece Amerika’da değil, tüm dünyada eylemler dalga dalga dalga yayıldı. Özellikle Amerika’da başkan Donald Trump’ı da zora sokan bu eylemler, ilk başta sadece dizini Floyd’un boğazına bastıran polisin değil, beraberindekilerin de tutuklanmasını beraberinde getirdi. Trump’un “Orduyu devreye sokarım” tehdidi de göstericileri korkurtmadı, yıldırmadı. #BlackLivesMatter (Siyahların Yaşamları da Değerlidir) sloganıyla oluşan kara öfke, günden güne daha fazla büyüyerek, kimsenin tahmin edemeyeceği alana yayılarak ve kitleye ulaşarak milyonları kapsadı.

            Olay sonrası, dünya tarihinde son yılların en geniş ırkçılığa karşı gösterilerine sahne oluyoruz. Özellikle de Batı Avrupa ülkelerinde toplamda milyonlarca insan, pandemi ortamına rağmen, sosyal mesafeyi koruyarak sokaklara, meydanlara çıkıyor. Sadece Almanya’da, geçtiğimiz hafta sonu 25 şehirde ırkçılığa karşı ve gençlerin ağırlıklı olduğu on binlerce kişinin katıldığı gösteri yapıldı. Gösterilerin önümüzdeki günlerde de devam etmesi bekleniyor.

Bu dayanışmanın tüm ülkelerdeki ırkçılığa karşı da gelişmesini umuyorum.

Türkiye, Almanya ve diğer çok sayıdaki ülkedeki ırkçılık da ortada. Türkiye’de Kürtlere ve diğer uluslardan kişilere, Almanya’da Türkiyelilere, Yahudilere ve diğerlerine uygulanan ırkçılığa her gün değinmek zorunda kalıyoruz, maalesef. Irkçılığa karşı mücadelenin, bu ve diğer ülkelerde de daha fazla gelişmesi, antifaşist mücadelenin örülmesi elzemdir.

Alman polisler yine Amerikalı meslektaşlarına özendi

Irkçılık konusunda Almanya’nın da sicili kabarık.

Son yıllarda Almanya’da da polis teşkilatı ve ordu içindeki ırkçı yapılanma her geçen gün daha da büyüyor. Nazi polis ve askerlerin tehdit mektupları, fiziksel şiddet eylemleri sürekli artarak devam ediyor. Yine, Hanau örneğinde de olduğu gibi; toplu katliamlara da çok daha sık şahit olmaya başladık son yıllarda.

Avrupa Demokrat’ta da görüntülü olarak yer alan haberde de gördük: “Almanya’da polisin bir siyahi göstericiye şiddeti tartışma yarattı. Geçtiğimiz hafta sonu Berlin’de birden fazla yerlerdeki gösterilerde polis siyahilere şiddet uyguladı”

Olayın özeti şöyle: “Alexander Meydanı’nda çekildiği belirtilen ve Twitter’da birçok kişi tarafından paylaşılan görüntülerde, 4 polis, ABD’deki ırkçılık ve siyahilere karşı polis şiddetine karşı gösteri yapanlar arasından 4 siyahiyi iterek durdukları yerden uzaklaştırmaya çalışıyor.

Polis köpeklerinin de kullanıldığı olayda, mukavemet gösteren siyahilerden biri, polisler tarafından yere düşürülüyor.

En az 3 polis, yere yatırdıkları siyahi göstericinin üzerine oturarak başına ve vücuduna şiddetli şekilde vuruyor. Birkaç polis de göstericiye şiddet uygulayan meslektaşlarının etrafını çevreliyor. 

Etrafta bulunanlar da olaya ‘Bu sadece bir insan. Yeterli değil miydi? George Floyd yeterli değil miydi? Neden yapıyorsunuz böyle bir şeyi? O sadece tek bir kişi.’ ifadeleriyle tepki gösteriyor.”

Daha sonra bize de ulaşan bilgilerden öğreniyoruz ki; bu tür olaylar, sadece Berlin’de ve aynı gün en az dört yerde meydana geliyor. Pes doğrusu…

Evet, Almanya’nın başkenti Berlin’de siyahi George Floyd’un polis şiddetiyle öldürülmesini protesto eden siyahi göstericilerin de polis şiddetine maruz kalması, ülkede tartışma konusu oldu. Olması da normal, polisin ırkçılığı, arsızlığını düşenebiliyor musunuz? Siyahi birinin ırkçı polis tarafından öldürülmesini protesto eyleminde bile, ırkçı polisin şiddetine maruz kalıyorsunuz. Yazıklar olsun…

Polisin ırkçı muamelesini iyi bilirim

            En çok zoruma giden; polisi polise şikayet etmek istiyorsunuz ve şikayet dilekçenizi almamak için ellerinden geleni yaparak, terörize etmeye devam ediyorlar. Evet ben bunu bu geçtiğimiz dönem Alman polisine karşı suç duyurusunda bulunmak istediğimde yaşadım. Geçen dediğim, aslında iki yıl oldu: Bir gösteride polisin saldırısına uğradım Söylememe ve kimliğimi göstermeme rağmen ırkçı polisin şiddetinden kurtulamamıştım.

Üzerine yazdım, okuyanlar hatırlar. İki yıl sonra, geçtiğimiz Şubat ve Mart aylarında gerçekleşen davalar sonunda, kendisine “ırkçısın” dediğim polisin karşı şikayeti bir işe yaramadı ve mahkeme masrafların polis tarafından karşılanması gerektiğine ve devamında da ilk etapta gıyabımda bana verilen “800 euro” cezayı da düşürdü.

            Benim açtığım dava mı ne oldu? Bu davayla ilgili, aynı dönemde, yani iki yıl sonra mahkemenin kararı şu: “Polisin basını engellemesini doğru bulmuyoruz ama ortamın gerginliği de buna yol açtı. Bu nedenle ‘takipsizlik’ kararı veriyoruz”

            Zaten iki yıl süren dava sizi yeteri kadar yoruyor ve baskı altında tutuyor. Irkçı polis de elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Amaç bu zaten.

            Bir örnek daha vermek istiyorum: Yine yıllar önce, 90’ların ortasında gazeteci olarak görevimi yaparken, polislerin şiddetine uğramış, ters kelepçe muamelesine maruz kalmıştım. Ses kaydı için kullandığım kasedi de alan iki polis memuru, 4’er bin mark para cezasına çarptırılmıştı. Para, benim isteğim üzerine Çocukları Koruma Derneği’ne ödendi.

            Başıma gelen tabii ki sadece bu iki olay değil. Bunlar sadece, devletin polis kurumuna karşı “kazandığım” sayılan iki dava. Gazeteci ve aktivist olduğunuzda polisle sık sık karşı karşıya geliyor, devletin baskısı ve şiddetiyle daha sık karşılaşıyorsunuz. Geçtim gazeteci ve antifaşist aktivist olmanızı, göçmen olmanız, azınlık mensubu olmanız, polisin ayrımcı ve ırkçı tavrıyla daha sık karşılaşmanız için yetiyor ve artıyor bile.

            O kadar çok var ki “bunlardan”…

Kesinlikle yılmayın!

            Yine bu iki örneğin dışında, takip etmek ve haberini yapmak zorunda kaldığım onlarca “ırkçı polis” vakası var. Sadece haber değil, bir de hak aramak için “mağdurun yanında durmak ve yer almak” diye ayrıca bir yükümlülüğümüz de var tabii ki. Bu görev, tüm görevlerimizin en önünde geldi ve gelecek.

            Evet kesinlikle yılmayın ve sizin veya başkasının başına gelen bu tür olayların peşini bırakmayın. Bir polisi mahkeme önüne çıkarmak ve ceza aldırmak çok zor. Ama yine de asla pes etmeyin. Polis veya polisler hakkında yapılan her şikayet dosyalarına işleniyor ve bunun onlar üzerinde kesinlikle caydırıcılığı var. Ayrıca dosyaları kabarıyor ve yeni ırkçı girişimlerini engellemede büyük rol oynuyor, bu durum.

            Biliyorum, bu durumda avukat bulmak bile zor olabiliyor. Ama bölgenizde bulunan antifaşist parti, dernek, sendika ve diğer kurumlara başvurursanız, kesinlikle sonuç alırsınız.

            Yıllardır benim ve çok sayıda antifaşistin de dillendirdiği, polise ve diğer üniformalı ırkçılara karşı yönelik şikayetlerin “bağımsız kurumlara” yapılması önerisinin, bu günlerde politikacılar tarafından yeniden gündeme getirilmesini çok anlamlı buluyorum. Polisin kendi ırkçıdaşlarına ve genel olarak meslektaşlarına, daha doğrusu devlete sığınması engellenmiş olacak, buralardan cesaret almasının önü kesilecektir. Umarım bu öneri yine, ırkçılığa karşı gelişen ve milyonları kapsayan bir ortamda yapılmış, bir populist bir öneri olarak kalmaz.

            Bundan sonra da ırkçılığa ve faşizme karşı mücadelede tüm göçmenler, ülkedeki antifaşistlerle birlikte hareket etmeli, ırkçılığa karşı mücadelede safını almalı. Bunun ne kadar önemli olduğunu kendi başıma gelenlerden de örnekledim.

Faşizme karşı kesinlikle yalnız kalmayacak ve olmayacaksınız. Yeter ki isteyin; tüm antifaşistler sizin yanınızda olacak.

Amerikalı siyahi George Floyd’a nefes aldırmayan polislere, ırkçılara karşı inadına nefes almalıyız. Alabileceğimiz en büyük nefes, antifaşistlerle birlikte olanıdır. Birlikte olduğumuzda, yan yana durduğumuzda nefesimizi kesemeyeceklerini onlar da biliyor…

Hüseyin Şenol – 08.06.2020

Tags: , , , , , , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑