Almanya

Published on Mart 18th, 2020

0

Faşist partiler yasaklansın – Hüseyin Şenol

Sadece Alman değil, Türkiyeli ve diğer uluslardan ırkçı ve faşist örgütlenmeler de yasaklanmalıdır. Seçimlere aktif katılarak faşizmin gücü kırılmalı, “Yerelde, genelde, her yerde, göçmenlere ve azınlıklara seçme ve seçilme hakkı” için mücadele yaygınlaştırılmalıdır.


Bir faşistin peşinden gitmek.

Mahkeme karar veriyor “faşist” olarak nitelendiriyor, ama seçime katılmasına ve insanların ona oy vermesine izin veriyorsun. Bu tavır, Alman devletinin ve benzeri kapitalist-emparyalist devletlerin bildik iki yüzlülüğüdür. Faşizmi hem beslerler, hem de gerekmediğinde veya dizginlerinden boşaldığında “yasaklıyormuş” gibi yaparak, kendini aklamaya çalışırlar. Kontrol altında tutulan ırkçı ve faşist örgütlenmeler, son alınan kararla da beni doğrulamaktadır aslında.

Evet, gündemdeki bahsi geçen parti Almanya İçin Alternatif (AfD) ve onun Thüringen Eyalet Başkanı faşist Björn Höcke.

Avrupa Forum (AF)’nin de yakından takip ettiği ve geniş yer verdiği faşist parti hakkında, geçtiğimiz gün Almanya Federal Anayasayı Koruma Dairesi (Bundesamt für Verfassungsschutz) izlenmesi ve takip edilmesi gereken parti olduğu kararını aldı.

Faşist parti AfD’nin “Flügel” kanadı izlenecek

Dün AF’nin de verdiği gelişme şöyleydi: “Almanya’da istihbarat, İslam ve göç karşıtı ırkçı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin radikal olan ‘Flügel’ kanadını izleme kararı aldı. Oluşumun radikal amaçlar güttüğünün tespit edildiği açıklandı.

Almanya’da 2013 yılında kurulan ve halihazırda hem federal düzeyde hem de 16 eyalet meclisinde temsil edilen, İslam ve göç karşıtı, faşist Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin radikal ‘Flügel’ kanadının izlenmesine karar verildi. İç istihbarattan sorumlu daire olan Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) Başkanı Thomas Haldenwang, bugün düzenlenen bir basın toplantısında oluşumun ‘radikal amaçlar güttüğünün tespit edilmesi’ üzerine izleneceğini duyurdu.”

Faşizmin peşinden gitmek

“Teşkilat” da denen dairenin başkanı Haldenwang, faşist parti AfD’nin daha da radikal kanadının liderleri olan Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Björn Höcke ile Brandenburg Teşkilatı Başkanı Andreas Kalbitz’in “aşırı sağcı” olduğunu vurguladı. BfV Başkanı Thomas Haldenwang, “Aşırı sağcılar oyun alanını genişletiyorsa, biz de izleme alanımızın çapını geniştetiriz” açıklamasında bulundu.

Diarenin verilerine göre, AfD’nin izlenmesine karar verilen kanadı olan “Flügel” adlı oluşumun 7 bin üyesi var. Bu da 2019’da 35 bin toplam üyesi olan faşist partinin yaklaşık yüzde 20’sine tekabül ediyor.

Burada düşünülmesi gereken önemli nokta; zaten faşist olan bir partinin ayrıca yüzde 20’sinin daha da radikal olduğuna devletin bile karar vermiş olmasıdır. Bu veri bile, ırkçıların ne derece tehlikeli olduğunu da gözler önüne seriyor.

Yine son dönemlerde çeşitli farklı faşist örgütlenmelere yönelik yapılan operasyon ve yasaklama girişimleri de tehlikenin boyutunu gösteriyor. “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGİDA)” adlı faşist hareket içinden doğan AfD, her geçen gün üye sayısı artırdı. Bu üyelerin, aktivistlerin büyük çoğunluğu, sadece PEGİDA değil, legal faşist parti NPD ve illgal faşist örgüt NSU gibi çeşitli oluşumlardan geliyor. Gelmekle kalmıyor, aynı zamanda orada da kalıyor ve faaliyetlerine aktif olarak katılıyorlar. Geçtiğimiz günlerde, PEGİDA’nın kuruluşunun 6. yılında düzenlenen 200. gösteriye, diğer oluşumlardan da çok sayıda faşist katıldı. Geçtiğimiz ay gerçekleştirilen Dresden’deki bu gösteriye, ırkçı parti AfD’nin Thüringen Eyalet Meclis Grup Başkanı faşist Björn Höcke de katılarak eyleme destek verdi.

Yaklaşık 4 bin PEGIDA’cının katıldığı gösteride, AfD’li faşist, ”Höcke Höcke” şeklinde ırkçı neonaziler tarafından tezahüratlarla sahneye çıkarılarak bir konuşma yapmıştı. Höcke’nin konuşmasında, ”Davamız için kavga etmeliyiz.” ifadesini kullanması, sosyal medyada ”Adolf Hitler”in ”Kavgam” adlı kitabına göndermeler yapılarak yorumlanmıştı.

Mahkeme kararı: Höcke faşisttir

İstihbarat birimleri, kurucusununun AfD’nin Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Höcke olduğu Flügel’i “aşırı sağcı” diye niteledi. Eylül ayında da bir mahkeme Höcke’nin “faşist” diye nitelenebileceğine de karar vermişti.

Yine, dün verilen haberlerde şu önemli bilgiye yer verilmişti: “Björn Höcke, son yıllarda partideki genel gidişata yön veren en önemli aktör. Son olarak Thüringen Eyaleti’ndeki başbakanlık seçiminde izledikleri taktiksel oyun ile orada seçimlerde birinci güç olan ve başbakan adayı çıkaran Sol Parti’nin adayı Bodo Ramelow’un seçilmesini engellemişlerdi. Akabinde hem Thüringen’de hükümet kurulamamış hem de federal hükümette büyük bir kriz ortaya çıkmıştı. Krizin bir sonucu olarak da Başbakan Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı ve Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer parti liderliğini bırakacağını açıklamıştı”

Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) verilerine göre, ülkede hali hazırda 32 bin neonazi bulunuyor. İstihbarat birimleri, onlardan 13 binin şiddet yanlısı olduğu tespitinde bulunuyor. Güvenlik birimleri ayrıca Almanya’da son yıllarda faşist oluşumlarda farklı bir hareketlenme gözlendiğini, pek çok farklı grubun kendi aralarında da bağlantı kurduğunu tespit ettiklerini belirtiyor.

Almanya’da geçen yıl aralarında Kassel Valisi Walter Lübcke’ye yönelik suikast ile Halle ve Hanau kentindeki saldırıların da bulunduğu pek çok olay yaşanmış, soruşturmalar, saldırıların ırkçı terör saldırıları olduğunu ortaya çıkarmıştı. Yine, Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU)’nun varlığı Kasım 2011’de “tesadüf sonucu” Thüringen eyaletinde gün yüzüne çıkmış, ardından Federal Başsavcılık soruşturma başlamıştı. Devlet tarfından “tesadüf” olarak yorumlanması ise ayrı bir sorundur. İçinde çok sayıda devlet adına çalışan muhbirin bulunduğu bir örgütlenme, hem de katliamlar düzenleyen bu ve benzeri örgütlenmelerin “tasadüfen” ortaya çıkması kimseye inandırı gelmez..

Almanya’da 2000-2007 yıllarında 8’i Türkiyeli 10 kişiyi öldürmek, bombalı saldırılar düzenlemek ve banka soymak suçlamalarıyla 2013’te görülmeye başlanan NSU terör örgütü davasında, 11 Temmuz 2018’de açıklanan kararda, baş sanık Beate Zschaepe ömür boyu hapse çarptırılmış, örgüte yardım ve yataklık eden 4 sanık da 2,5 ile 10 yıl arasında hapis cezası almıştı.

NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011’de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş ve intihar ettikleri öne sürülmüştü.

NSU terör örgütünün varlığının ortaya çıkmasının ardından birçok kentte NSU kurbanları için anıtlar dikilmişti.

Sadece NSU’nun katliamları değil, geçtiğimiz ay Hanau’da gerçekleştirilen ve 9 kişinin öldüğü katliam ile öncesi diğer katliamların sorumlusu “önlem almayan” devlettir.

Yazar arkadaşlarımızdan Perihan Baçaru’nun katliam sonrası kaleme aldığı “Hanau katliamcısı öldü, peki kim yargılanacak?” başlıklı yazı ve sorduğu soru çok önemlidir.

Perihan Baçaru’nun sorduğu çok sayıdaki sorudan biri de şuydu:
“Hanau’da saldırıyı yapan ırkçı Tobias R. annesini öldürüp sonra intihar ettiği iddia ediliyor. Peki Tobias R.’yi azmettiren ırkçı, faşist yapılanmaların sorumluluğu ne olacak? Kim veya kimler yargılanacak?”

Irkçı ve faşist örgütlenmeler yasaklanmalı

            İnsanlık düşmanı faşizme karşı mücadele, insanlık sorunudur. İnsanlık suçu olan faşizm, tarihte de gördüğümüz gibi, insanlığın bir numaralı düşmanıdır. Bu nedenle faşist parti, hareket, örgüt ve oluşumlar tamamen yasaklanmalıdır.

            Liderlerinin bile mahkamelerce faşist olduğu nitelenen bir partinin sadece bir kanadının “izlenmesi” ve “kontol altında” altında tutulması, sorunu özünden saptırmaktır. Kontrol altında tutulduklarını “zaten” biliyoruz. Tamamen yasaklanmalıdır ırkçı ve faşist oluşumlar.

            Sadece Alman değil, Türkiyeli ve diğer uluslardan ırkçı ve faşist örgütlenmeler de bu yasak kapsamına alınmalıdır.

Seçim hakkı, insanlık hakkıdır!

            Bu yazım vesilesiyle, bu pazar gerçekleştirilecek olan 15 Mart Bavyera Yerel Seçimlerine aktif katılım çağrımı da yapmak istiyorum.

            Seçimlere aktif katılarak, faşizmin gücünü kıralım. Göçmenler, azınlıklar olarak seçimlere ne kadar yoğun katılırsak, genel olarak tüm partiler tarafından ciddiye alınmamız o oranda artacak, sorunlarımızın çözümü için yoğun ilgi göstereceklerdir.

            Bölgelerimizdeki devrimci-demokrat parti ve adayları destekleyerek, faşist hareketin oy oranını aşağıya çekmeliyiz.

Amasız ve hemen şimdi, çifte vatandaşlık ve herkese seçme ve seçilme hakkı” talebi daha da yükseltilmelidir.

“Yerelde, genelde, her yerde, göçmenlere ve azınlıklara seçme ve seçilme hakkı” için mücadele yaygınlaştırılmalıdır.

Yıllardır burada yaşayan Türkiyeli ve diğer azınlıkların seçme ve seçilme hakkının gaspedilmesine daha fazla göz yumulmamalıdır.

Seçim hakkı, insanlık hakkıdır!

Seçimlere katılın, faşizme geçit vermeyin!


Hüseyin Şenol
13.03.2020

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑