Yazarlar

Published on Nisan 7th, 2020

0

Evde Kal(ma) – Hüseyin Şenol

Yazımın başlığını “Evde Kal(ma)” olarak belirlerken, yaşadığımız ortamda evin ve dışının öneminin altını özellikle çizmek istedim. Hayat eve de dijitale de sığmaz. Günümüze ve ortama uygun pratik faaliyetler geliştirmek ve örgütlemek görevimiz olmalı…


            Koronavirüs salgını, sağlıkla birlikte eğitim, kültür-sanat, yaşam, emek, iş dünyası, eğlence, spor ve diğer tüm alanların da ana konusu. Yani sosyal, kültürel, politik tüm yaşamımızı yeni tip koronavirüs olan Kovid-19 etkiliyor. Hatta salgın,  hayatımızın her alanını etkilemekle kalmıyor, tamamen belirliyor.

Haftalar öncesinden ‘pandemi’ olarak ilan edilen koronavirüs salgınıyla ilgili olarak, Kovid-19 virüsünü yavaşlatmanın en iyi yolu olarak test programlarını geliştirip, testleri artırma çağrısı yapıldı. Devamında, önlem almamanın ve acizliğin de yarattığı durumlarından ötürü, devletler tarafından “evde kalın, sokağa çıkmayın” ve diğer yasaklar geldi.

Sokaklar bırakılmamalı

“Evde kalın” deyip, diğer taraftan da emekçileri çalışmaya zorlayarak, sağlıklarını ve hayatlarını aşırı kar hırsına heba etmek, ikiyüzlülüktür. Zorunlu durumlar dışında, tüm emekçiler ücretli olarak izinli sayılıp, çalışma yasaklanmalıdır. Çalışanlarla da dayanışma içinde olunmalıdır. Özellikle de sağlık emekçileri bunu çok fazla hak ediyor. Belediyeler sağlıklı düzenlemeler yaparak, çalışmak zorunda olanlarla dayanışmanın yollarını kolaylaştırmalıdır.

Sürekli “herkes sokağa, alanlara” diyen özellikle bizlerin, bugün “sadece evde kalınmalı” önerilerini ve hatta dayatmalarını savunulmaları yanlıştır. Dışarıda hayat eskisinden farklı olsa da devam ediyor. Dışarıda zam, zülüm, baskı ve sömürü devam ediyor. “Sadece halkın sağlığı için evde  kalınmasını istiyoruz” diyen egemenler yalan söylemekte, bu ortamda bile sömürü çarklarının sorunsuz dönmesi için ellerinden geleni yapmaya çalışmaktalar.

Yeteri kadar korunabilmenin ortamı, sadece dışarıda değil, evde ve iş yerlerinde de yok. Maske ve dezenfektanda bile sınıfta kalan devletler, evde de sağlıklı yaşamanın koşullarını yaratamamış, insanlar çaresiz bir ortamda yaşamak zorunda bırakılmıştır.

Tüm baskı ve engellemelere rağmen, daha fazla dışarıda olunabilmenin yolları yine de aranmalıdır ve bu yöndeki koşullar zorlanmalıdır. Devletler, hükümetler, belediyeler, bugüne kadar bu ortamı gerçekleştiremedikleri, hazırlanmadıkları için eleştirilmelidir. Hastanelerin, marketlerin, fırınların işlevi bir kez daha gözler önüne serilmeli, bundan ders çıkarılmalıdır. “Müdahalede” geç kalınmışlığın eleştirisi de yapılmalı, gerçekler halka anlatılmalıdır..

Dünyanın geldiği en tehlikeli dönemlerden birini yaşıyoruz. Dayanışmanın en acil olduğu bir zamandayız. Kapı kapı, daire daire, kat kat, sokak sokak, mahalle mahalle, kasaba kasaba, şehir şehir ve her yerde dayanışma ağlarını geliştirmek için çaba sarf edilmeli. Oluşturulmuş olanlara dahil olalım ve bu ağların alanını genişletelim, güçlendirelim. Sosyal medyayı en faydalı ve dayanışmacı bir beceriyle kullanma ustalığını gösterebilmenin en acil olduğu günleri yaşıyoruz. Dayanışmada, sokağın önemi unutulmadan ve kullanmaktan uzak kalmadan, dijital olanakları da es geçme lüksümüzün olmadığı, çok ciddi bir dönemdeyiz.

Sorun başka yere havale edilemez

Bu yazımla birlikte, kornavirüs ve yarattığı ortamla ilgili düzenli olarak burada görüşümü ve yapılması gerekenler konusunda önerilerimi yazacağım. Özellikle aile, toplum, devlet, kapitalizm, sosyalizm ve özelleştirme gibi daha bir çok konuya da değineceğim.

Sorunu, sürekli anti-kapitalist sloganlarla kitlelere anlatamayız. Yaşadığımız bu beladan emperyalist-kapitalist sistemin, aşırı ve doymak bilmez kar hırsının sorumlu olduğunu düşünmekle birlikte, “tüm bu kötülüklerin sorumlusu kapitalizmdir” demek de tek başına yetmiyor. Eğer sosyalizm, ortaya çıkması kaçınılmaz olan bu tür belaların tekrarının yaşanmaması için bir panzehirse, bunun da adını doğru koymalıyız Bu tür belelardan kurtulmanın ve engellemenin yolunun geçmişteki reel ve parti bürokrasilerinin hakim olduğu “sosyalist” devletlerle değil, gerçek anlamda kurulacak “demokratik ve sosyal cumhuriyetler” ve devamında da sosyalizm ile olabileceğini anlatmalıyız.

İnsanlığın gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu savunmakla birlikte, sorunları sosyalizme havale etme anlayış ve acizliğine de karşıyım. Kadın, ulusal, ekoloji ve daha bir çok sorunla bugünden nasıl yoğun bir biçimde mücadele ediyorsak, şu anda yaşadığımızın sorunu da hiç bir yere havale etmeden “devrimci sosyalist” bir yaklaşımla mücadele etmeliyiz. Bu şekilde bir mücadele, olmazsa olmazımız olmalı.

Hayat eve de dijitale de sığmaz

Evde ve dışarıda, önlemi elden bırakmadan, dijital ve fiziki eylemden geri durulmamalıdır. Fiziki mesafe korunarak da eylemler örgütlenebilir. Çok olmasa da örnekleri var sonuçta; cezaları da göze alarak Almanya’da Frankfurt, Bremen, Berlin ve bir kaç kentte daha mülteciler ve “korona yasakları” için, Ulm’da da Helin Bölek için sokağa çıkılması ise sadece bir-iki örnekten biridir. Belki bir kaç örnek daha verilebilir, ama maalesef  çok da yok. Türkiye’de ve Türkiyelilerin yoğun yaşadığı diğer ülkelerde de durum farklı değil. Bu durumu da göz önünde bulundurmalıyız, çünkü bunun da hesabını vermek zorunda kalacağız, “korona sonrası” verilmesi gereken bir çok hesap gibi…

Yazımın başlığını “Evde Kal(ma)” olarak belirlerken, yaşadığımız ortamda evin ve dışının öneminin altını özellikle çizmek istedim. Hayat eve de dijitale de sığmaz. Günümüze ve ortama uygun pratik faaliyetler geliştirmek ve örgütlemek görevimiz olmalı. Dışarıda, yani sokakta bu “fiziki” dayanışmayı da acilen bekleyen “gerçek” hayat var.

Bela büyük ve uzun vadeli.

Sorun hepimizin sorunu ve hepimizin geleceği söz konusu…


Hüseyin Şenol
07.04.2020

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑