..." /> Erdal Boyoğlu ve "Avrupa'da Sürgün, Mülteci, Göçmen Halleri" | Adil Okay

Kitap

Published on Mart 26th, 2022

0

Erdal Boyoğlu ve “Avrupa’da Sürgün, Mülteci, Göçmen Halleri” | Adil Okay


“Elimde 12 Eylül utanç müzesinin “sürgün” bölümünü birlikte hazırladığım dostum Erdal Boyoğlu’nun hazırladığı, uzun zamandır merakla beklediğim “Avrupa’da Sürgün, Mülteci, Göçmen Halleri” adlı kitap var. Kitapta benimle yapılan söyleşi de yer alıyor. Sadece benimle değil, Meltem Akın, Filiz Özkan, Nurcan Keskin, Doğan Özgüden, Yener Orkunoğlu, Ragıp Duran, Muzaffer Oruçoğlu, Ufuk Bektaş Karakaya, Şanar Yurdatapan, İzzet Celasin, barış sulu, Sinan Öztürk’le de yapılan röportajlar var.” Adil Okay

                                                       
Exile: Sürgün, iltica, mülteci. Yani her daim ölüme komşuluk hali… Arjantinli yazar Julio Cortazar’a göre bu: “Bir yaşam biçiminden, havanın kokusundan, göğün renginden, alıştığı evlerden, köpeğinden, arkadaşlarıyla buluştuğu kahvehanelerden, gazete, müzik ve kent içi gezilerden…” koparılmış olmayı…”
 
Evet, ama yetmiyor bu açıklamalar. Zira her sürgünün kendi gerçeği var, kendi uçurumları. Ortak yanları “özlem“ ve “küs“ olma halidir ve tabi “ölüme komşuluk”. Bir araya geldiklerinde acılarını ti’ye alsalar da, onlar, artık öte yana geçmiş iflah olmaz yolculardır. Yolcu adlı kitabımda yer alan  “Mülteci” adlı öykümde anlattığım üzere: “Sürgünde, insanlar üniformalarını çıkarmak zorunda kaldılar. Giysileri, o güne kadar biriktirdikleri oldu. Kimisi ise çırılçıplak ortada kaldı. Zira Sürgünler anılarını, anılarını canlı tutan her şeyi arkada bırakıp yola çıkmışlardır, günün birinde geri dönüp bulabileceklerini düşleyerek. Ve öyle bir an gelir ki, nereye giderlerse gitsinler, yanlış zamanda, yanlış adreste olduklarını, bundan sonra evsiz, vatansız, köksüz, istenmeyen bir konuk gibi yaşamaya mahkum olduklarını anlarlar. Yani dönüşün olmadığını. Sessiz bir çığlık gibi boğazlarına düğümlenen bu gerçekle yüzleştikleri an sürgünlerin gözlerine, o, fark edenleri dehşete düşüren hüzün yerleşir ve ömür boyu gitmez.”
 
Bunları neden yazıyorum şimdi? Çünkü elimde 12 Eylül utanç müzesinin “sürgün” bölümünü birlikte hazırladığım dostum Erdal Boyoğlu’nun hazırladığı, uzun zamandır merakla beklediğim “Avrupa’da Sürgün, Mülteci, Göçmen Halleri” adlı kitap var. Kitapta benimle yapılan söyleşi de yer alıyor. Sadece benimle değil, Meltem Akın, Filiz Özkan, Nurcan Keskin, Doğan Özgüden, Yener Orkunoğlu, Ragıp Duran, Muzaffer Oruçoğlu, Ufuk Bektaş Karakaya, Şanar Yurdatapan, İzzet Celasin, barış sulu, Sinan Öztürk’le de yapılan röportajlar var.
 
Boyoğlu’nun hazırladığı bu kitapta “göç, göçmen, sürgün” kavramları, neden ve sonuç etişimsel bütünlüğü içinde irdelenirken bir anlamda 12 Eylül faşist darbesinin on yıllar süren tahribatını da gözler önüne seriyor. Zira bu ülke devrimcilerinin en kitlesel zorunlu “göçü”, Filistin kamplarından Avrupa’ya ve İskandinavya ülkelerine pasaportsuz – kaçak yolculuğu 12 Eylül 1980’den sonra yaşanmıştır.
 
Bilindiği gibi 12 Eylül bir toplumsal alt üst oluştur. İlk on yıl, yani 1980-1990 arası yüz binlerce insan zarar görmüştür. Yüzlerce insan öldürülmüş, sakat kalmış, onbinlerce insan zindanlara tıkılmış, binlerce insan da sürgünde yaşamak zorunda kalmıştır. Bu mezalimin sinemaya, edebiyata, belgesellere, anı – hatırat türü çalışmalara geç de olsa yansımaması mümkün değildir. Erdal Boyoğlu’nun bu kitabı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Boyoğlu, resmi tarihin karşısında gerçek tarih yazılımına katkı sunmuştur. Çalışması yarına kalacak, araştırmacılar için bir kaynak olacaktır. Ama sadece kaynak kitap olarak görmemek gerekir. Anı kitabı olarak da okunabilir.
 
Sonuç olarak eline ve aklına sağlık sürgündaşım Erdal diyor ve son sözü kitaba önsöz yazan Erdoğan Aydın’a veriyorum:
“Politik bir göçmen olarak Erdal Boyoğlu’nun, göç, iltica ve sürgünlük hallerine ilişkin gözlem ve çözümlemeleri, akademik bir çalışmanın açmasının mümkün olmadığı kapıları bize açıyor. Dolayısıyla bu çalışma, gerek kendi gözlem ve analizleri gerekse de politik sürgünlerle yaptığı röportajlarıyla sürgünlüğün farklı hallerine dair içeriden ve bütünlüklü bir başlangıç yapıyor. Bu kitapta yapılan çözümlemeler, genel bir göçmenlik irdelemesiyle sınırlı kalmayıp, kendi ülkeleri ve zamanlarının dönüştürücü dinamiği olarak şekillenmiş politik insanların, devrimcilerin ülkeleri ve zamanlarından koparılmaları sonrasındaki farklılaşma hallerine de ışık tutuyor. Bir kısmının, geçmişten çok daha zorlu koşullarda kendilerini değerleriyle birlikte yeniden üretme irade ve becerisine karşın, bunu başaramayarak savrulanların yaşadıkları dramatik sorunlarla da bizi yüzleştiriyor.”


Adil Okay – Edebiyat Bahçesi – 25.03.2022

Tags: , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑