İnsan Hakları

Published on Haziran 25th, 2022

0

Cumartesi anneleri 900 haftadır eylemde: ‘Kayıplar bulunsun, failler yargılansın’

Tam 27 yıl ve 900 haftadır aynı şeyi söylüyor, Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” ve tek bir sözü duymayı bekliyor: “Anne biz geldik”. Oğlu Ferhat Tepe’nin katilini 29 yıldır arayan Zübeyde Tepe, “Elimizden tek gelen mücadele” diyor. Ağabeyi kaybedilen İkbal Eren ise “Galatasaray Meydanı her zaman bizim” diye konuşuyor.

Ülke tam 900 haftadır, yüzlerce annenin suskun oturuşunda boğuluyor. Annelerin İstanbul Taksim’deki Galatasaray Meydanı’nda sessiz haykırışı 900 hafta sonra bugün de sessizliği deliyor. Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten bu yana, 27 yıldır, 900 haftadır gözaltında kaybedilen, katledilen, cansız bedeni ücra bir köşedeki kimsesizler mezarlığında bulunan ya da hiç bulunamayan evlatları için direniyor. Bir mezar yeri veya kemiği bile olmayan; yas tutma, hesap sorma hakkı elinden alınan Cumartesi Anneleri’, 27 yıldır mücadele ediyor. Darbediliyor, gözaltına alınıyor, dava açılıyor ama direnmekten vazgeçmiyorlar. “Çocuğum nerede?” sorusu bugün hâlâ memleketin sokaklarında duyuluyor, en çok da ellerinden alınsa da annelerin kayıplarıyla buluşma mekânı olan Galatasaray Meydanı’nda.

Cumartesi Anneleri, Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un zorla kaybedilip öldürülmesinin ardından ilk kez 27 Mayıs 1995’te İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek kayıplarını sordu. Dünyanın en uzun soluklu eylemlerinden olan Cumartesi Anneleri’ne, kayıplarla buluşma mekânı olan Galatasaray Meydanı, 200 hafta önce Beyoğlu Kaymakamlığı’nca yasaklandı.

Özgür Gündem Gazetesi Bitlis Muhabiri Ferhat Tepe, 28 Temmuz 1993’te evinden çıkarken sivil giyimli ve telsizli kişiler tarafından kaçırıldı. Henüz 18 yaşındaki Ferhat Tepe, 8 Ağustos 1993’te Elazığ’da, Hazar Gölü’nün Sivrice kıyısında bir balıkçı tarafından ölü olarak bulundu. Tepe’nin ağır işkence görmüş cansız bedeni kimsesizler mezarlığına gömüldü. Oğlu katledildiğinde 44 yaşında olan Zübeyde Tepe, şimdi 73 yaşında. 29 yıldır oğlunun katillerini arayan, yargılanmasını ve cezalandırılmasını isteyen anne Tepe, mücadeleden vazgeçmeyeceğini dile getiriyor. “Çocuğumun katilini arıyorum” diyen Tepe, ekliyor: “Hâlâ bulunmadılar, adalet önüne çıkarılıp yargılanmadılar, adalet istiyoruz.”

900 hafta boyunca tutuklamalara, işkencelere, coplara, engellemelere maruz kaldıklarını hatırlatan Tepe, şöyle konuşuyor: “Evlat acısı sadece benim değil, bütün Cumartesi Anneleri, hepimizin yürekleri aynı. Çocuklarımız boşu boşuna kaybedildi. 25 tane Özgür Gündem muhabiri kayboldu, gazeteyi de yaktılar. O zamandan bu yana acılar içindeyim. Oğlumun acısını içime gömüyorum. Çocuğum hastalıktan ölmedi. 10 gün çocuğuma işkence yaptılar, Hazar Gölü’nde boğdular. Galatasaray Meydanı’nı neden yasakladılar? Çocuklarımızın katillerini yargılasınlar. Çocuklarımızın suçları yalnızca kalemleriydi. 25 yıldır söylüyoruz. O dönemler çok kötüydü. Süleyman Demirel, Tansu Çiller vardı hepsi çocuklarımızın katilleri. Karanlığın temsilcileriydi onlar. Elimizden mücadeleden başka bir şey gelmiyor.”

Hayrettin Eren, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından 21 Kasım’da İstanbul Saraçhane’de gözaltına alındı. Gözaltına alındığı reddedilen Eren’den 21 Kasım 1980’den bu yana haber alınamadı. Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, 23 yaşından beri ailesiyle birlikte ağabeyini arıyor. 42 yıldır bu ülkede kayıp mücadelesi verdiğini aktaran Eren, annesi Elmas Eren’in yaşadığı süre boyunca oğlunun akıbetini sorduğunu anımsatıyor. 699 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda oturduklarını ifade eden Eren, “Ama bu hafta 200 hafta daha olacak ki orada değiliz. Son 200 haftada taleplerimize bir de Galatasaray Meydanı eklenmiş oldu. Bizim için orası çok değerli, kayıplarımızla buluşma mekanımız. Oradaki her bir taşın değeri var” diyor.

Eren, “Karanfil koyabileceğimiz başka bir yerimiz yok” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kayıplarımızı unutmamak ve unutturmamak adına biz orada olmak zorundayız.

İlk günden itibaren gözaltında kayıp kavramını ülke gündemine taşıdı Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybetmelerin önünü kesti. Cumartesi Anneleri’nin direnci olmasaydı bu ülkede çok daha fazla insan kaybedilirdi. Taleplerimiz henüz karşılık bulmadı. Elbette ki bulacağına inancımız olduğu için orada olmaya devam edeceğiz. Kaybedenler bizimle yüzleşinceye, yargılanıncaya kadar bizim bu mücadelemiz sürecek, 900 değil bin 900 gün geçse dahi… Çünkü o meydanda bu mücadele sırasında kaybettiğim annem var, başka anneler var, eşler var. O meydan da babasız büyüyen çocuklar var, hepsine borcumuz var. Biz bizden önce giden annelerden bu mücadeleyi devraldık, Berfo Anne’ye, Zeycan Anne’ye, Elmas Anne’ye sözümüz var.”

Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınlarına açılan davaya değinen Eren, “Belki bizim kaybettiğimiz insanlara bunu yaşatanlar adalet önüne çıkamadılar ama kaybedilenlerin hikâyeleri tutanaklara geçmiş oldu. Hak arayan insanlara dava açılması bu ülkede adaletin çifte standardın geldiği yeri gösteriyor bize. Bir tarafta devlet tarafından oturtulan anneler var, diğer tarafta evlatlarının akıbeti için mücadele eden anneler” ifadelerini kullanıyor.

İstanbul Gazi Mahallesi’nde 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hasan Ocak için “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasını yürütenlerden Gazeteci, Yazar Nadire Mater, herkes ayağa kalksın diye öfkelerini örgütlediklerini söylüyor.

Nadire Mater, şunları dile getiriyor: “Sevgiliniz, eşiniz, anneniz, babanız, kardeşiniz, arkadaşınızı, yoldaşınız bir gün aniden yok olsa. Bir an bunu düşünelim. Türkiye’de askeri darbe dönemindeki 13 gözaltında kayıpla birlikte 1991-2000 döneminde isim isim 757 insanı gözaltında kaybettiler. Bu sayının çok daha fazla olduğu da herkesin malumu. Cumartesi Anneleri/ İnsanları olarak herkes ayağa kalsın diye oturduk, öfkemizi örgütledik. Bu mücadele mesela 1995 Temmuz, 1996 habitat, 1998 Ağustos-1999 Mart, 700’üncü Hafta, saldırılar, gözaltılar, Galatasaray yasağına rağmen dönüşe dönüşe devam ediyor. Kurtulamadılar. Nihayetinde kaybedemez oldularsa da kaybedilenler nerede, onları kim kaybettirdi, sorumlular kim soruları hâlâ yanıt bekliyor.

Ben kaybetmede, failleri aramada, bulmada yargılamada 1980’den bu yana aşağıdaki pozisyonlarda bulunanların asli sorumlu olduklarını söylüyor, görevde olsalar da olmasalar da sorumluluklarını üstlenmeye ve konuşmaya davet ediyor, isimlerini paylaşıyorum.

Tabii ki listeyi adalet bakanları, genelkurmay başkanlarıyla, vesaireyle de uzatalım.

Cumhurbaşkanları: Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan.
Başbakanlar, vekalet edenler: Bülent Ulusu, Turgut Özal, Ali Bozer, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım.
İçişleri bakanları: Selahattin Çetiner, Ali Tanrıyar, Yıldırım Akbulut, Ahmet Selçuk, Mustafa kalemli, Selahattin Çakamakoğlu, İsmet Sezgin, Beytullah Mehmet Gazioğlu, Nahit Menteşe, Teoman Ünüsan, Ülkü Gökalp Güney, Mehmet Ağar, Meral Akşener, Murat Başesgioğlu, Cahit Bayar, Sadrettin Tantan, Rüştü Kazım Yücelen, Muzaffer Ecemiş, Abdülkadır Aksu, Beşir Atalay, Osman Güneş, İdris Naim Şahin, Muammer Güler, Efkan Ala, Sebahattin Öztürk, Selamı Altınok, Süleyman Soylu….

‘Galatasaray’ devletin utancıdır, Cumartesi Anneleri/ İnsanları da direnmekte inat edenlerin adıdır.

900 haftalık mücadele…

27 Mayıs 1995: Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedeninin İstanbul Beykoz’da bulunmasının ardından gözaltında kayıplar ve öldürülenlere ilişkin Cumartesi Anneleri ilk kez Galatasaray Meydanı’nda oturdu. Bu ‘sessiz eylem’ polis şiddeti ve sert müdahalelerle bozulmaya çalışıldı. Cumartesi Anneleri, kayıp yakınları ve hak savunucuları sık sık şiddete maruz bırakıldı.

19 Mart 1999: Sayı çok azaldığı için oturmalara ara verildi. Ancak gözaltında kayıplara karşı kampanya bu arada da devam etti.

31 Ocak 2009: Cumartesi Anneleri bu tarihten sonra tekrar bir araya gelmeye, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı.

5 Şubat 2011: Dönemin başbakanı Erdoğan, Dolmabahçe’deki ofisinde Cumartesi Anneleri ile görüştü. Anneler ile görüşen Erdoğan, bu konuyu çözeceğine dair Berfo Ana başta olmak üzere diğer annelere söz verdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde alt komisyon kuruldu ve rapor hazırlandı.

25 Ağustos 2018: Cumartesi Anneleri’nin kayıplarıyla buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Cumartesi Anneleri’ne izin vermeyen polis, Beyoğlu’ndaki Hazzopulo Pasajı da dahil anneler ve yakınlarının oturduğu pek çok noktaya biber gazı ve plastik mermiyle sert müdahalelerde bulundu. Cumartesi Anneleri darbedilirken çok sayıda kayıp yakını ve hak savunucusu gözaltına alındı.

25 Mart 2021: 700’üncü hafta eylemindeki sert polis müdahalesinin ardından 46 kayıp yakını ve hak savunucusu hakkında ‘kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama’ suçlamasından dört buçuk yıla kadar hapis cezası talepli dava açıldı. İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava hâlâ devam ediyor.

Cumartesi Anneleri, kayıpların devlet arşivlerinde kayıtlı akıbetlerinin açıklanması, faillerin yargılanması, Türk Ceza Kanunu’nda zorla kaybetme suçunun insanlığa karşı suç kapsamında zamanaşımına uğramayacak şekilde düzenlenmesi ve Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalamasını talep ediyor.

Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

Tags: , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑