Makaleler

Published on Eylül 6th, 2022

0

Bugünü ve yarını anlamak | Nihat Veli Yüce


Ekonomik kriz bütün batı dünyasını sarsıyor. Kapitalizm ve ekonomik kriz ayrılmaz ikilidir. Kapitalizm varsa krizde vardır. Kimi dönemler görece sukunet ve refah dönemleri yaşanıyor olsa dahi, bu kapitalizmin doğası gereği krizin mayalandığı sürece evrilerek, buhrana dönüşme potansiyelini beraberinde taşımaktadır. Nihayetinde kapitalizmin tarihi, beş büyük kriz ve iki büyük buhranla bu gerçeği teyit etmiştir. Üretimin toplumsallaşmış karakteri ile üretim araçlarının özel mülkiyeti arasındaki çelişki kapitalizmin krizinin ana fay hattıdır. Bugün kapitalizmin küresel çapta derin krizi ile başbaşayız. Rusya-Ukrayna savaşı kapitalist-empeyalist sistemin krizinin başlangıcı değil, krizin sonucudur. Kapitalizm krizini atlatabilmek için, yıkım ötgütler, bu yıkım üzerinden yeni inşa süreçleri ile üst düzeyde kendini yeniden üretir. Bu süreçler özcesi, dönemsel sukünet ve çatışma süreçleri sarmal bir şekilde ilerler. Köklü kapitalist ekonomiler krizden daha çok etkilenmiş olsalar bile, ki kriz esasta buralarda mayalanır, etkilerini toplumun hissetmesi uzun döneme yayılır. Üretim ekonomisi kriz sürecinin daha yavaş hissedilmesini sağlar. Türkiye gibi üretim ekonomisine dayanmayan, ithalatçı, rant ekonomisi üzerinden, sıcak para girişi ile ayakta duran devletlerde ise kriz çok hızlı ve can yakıcı şekilde hissedilir. Dışarıdan pompalanan sermaye akışı yavaşladığında ve zamanla minimuma indiğinde, rant ekonomisi çöker bir avuç kesim daha çok palazlanırken, geniş halk yığınları derin yoksulluğa terkedilir. Kapitalizmin küresel krizi karşısında rant ekonomilerinin dayanak unsurları anında çöker, parası değer kaybeder, tuvalet kağıdına döner, hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksullaşma tavan yapar.

Kriz ve ABD’nin Stratejik Hamleleri

Uzun süredir ekponomik krizde olan ABD, uzun süre Ukrayna’yı kaşıyarak Rusya’yı provoke ederek hedefine ulaştı. ABD için Ukrayna’da kimin kazanacağının zerrece önemi yok. Birincisi Rusya’yı burada uzun vadeli yıpratma savaşına çekmek, ikincisi de Batı Avrupa’yı bu savaş gerekçesi ile Rusya’ya karşı konumlandırıp, yaşam damarlarını keserek tekrar soğuk savaş döneminde olduğu gibi arka bahçesi haline getirmek. Bu iki hedefinde de başarılı oldu. Elbette ana hedef ikincisiydi. Rusya Ukrayna’da boğuşup ekonomisini tarumar ederken, ki Rusya savaş ekonomisi uygulamak zorunda, ABD enerji tekelleri kısa sürede 200 milyar dolarlık kârlılık oranlarına ulaştılar. Almanya başta olmak üzere batı avrupa enerji dar boğazında debelenip, üretim arzını düşürmek zorunda kalırlarken, bu boşluğu ABD tekelleri doldurmaktadır. Batı avrupa halkları giderek daha çok yoksullaşırken, ABD tekelleri daha çok güçlenmektedirler, ABD bu yolla ekonomik krizine çözüm bulmak istemektedir. ABD’nin birinci ve ikinci dünya savaşında imdadına yetişen batı avrupa pazarı bu krizde de böylece imdada yetişmiş oldu.
ABD şimdi Tayvan’ı kaşıyarak Çin’i provoke etmekte ve Çin’in Tayvan’ı işgal etmesini istemektedir. Bu hamlasi ile batı avrupanın ikinci yaşam damarınıda kesmiş olacak. Rusya’ya ve Çin’e ambargo uygulayacak batı avrupanın ABD’nin ipine sarılıp, ABD’nin kollarına kendini bırakmaktan başka çaresi kalmayacaktır. Böylece tehlikeyi büyümeden, henüz mayalanma dönemindeyken bertaraf etmiş olacak. Ne idi o tehlike, Fransa ve Almanya’nın giderek işbirliklerini pekiştirip, ABD’den onay almadan Rusya ve Çin ile ciddi ticari ve askeri ilişkiler geliştirmeye çalışmaları ve küresel sahada yeni bir küresel güç olarak boy gösterme arzularıydı. Ukrayna’yı kaşıyarak bu tehlikeyi bir boyutu ile bertaraf etti, şimdi Tayvan üzerinden Çin’i işgale zorlayarak ikinci tehlikeyi de bertaraf etmek istemektedir. ABD’nin bu hamlelerine kendi halklarını hayat pahalılığına, yoksulluğa itme pahasına katılan hükümetler demokrasiyi koruma sahte söylemleri ile halklarını aldatmaya çalışmaktadırlar.

Krizin Almanya ve Batı Avrupa’da ki Siyasi Serüveni

Bir ülkede hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk artıyorsa, orada iç barış bozulur. Yoksullaşma radikalizme alan açar, iç çatışmaları öne iter. Bu durum devletlerin, polisiye tedbirleri zirveye çıkarmasına yol açar ve biçimsel demokrasicilik oyunu dahi oynanamaz duruma gelir. Ukrayna’da demokrasiyi savunduklarını söyleyen hükümetler içeride daha baskıcı yöntemlere baş vururlar. Her alanda polis devletine dönüşme hız kazanır. Totaliter, baskıcı rejimler art arda oluşmaya başlar. Batı avrupa da bu sürecin ön günlerini yaşıyoruz. Ukrayna’da “demokrasiyi” korumaya giderlerken (Nazizm hayranı Zelenski rejiminde hangi demokrasiyi koruyorlarsa oda ayrı bir soru) evdeki biçimsel demokrasiyi dahi tehdit eden gelişmelere kapıyı aralamış oldular. Batı Avrupa’da görece refah ve huzur da, biçimsel demokrasi de, bugün ciddi tehdit altındadır. Hayat pahalılığı ve yoksullaşma emekçi yığınları önce sokaklara döker, sonra radikalleşmeye iter, devletler bunun üzerine sert polisiye tedbirlere baş vururlar, buda iç faşistleşmeyi güçlendirir, rejimleri adım adım faşizme evrilmeye götürür. Almany’da Sosyal Demokratlar ve Yeşiller uyguladıkları ABD eksenli dış politika ile Almanya halkını hayat pahalılığının, yoksullaşmanın kucağına bırakmış oldular. İç faşistleşmenin köşe taşlarını döşemiş oldular. Bunun üzerine bina inşa etmek Alman sağı, radikal sağı için zor olmayacaktır. Üç defa markete gidildiğinde bitecek olan üç yüz euroluk göz boyamalar çözüm değil, bilakis çaresizliğin itirafıdır. Ne haliniz varsa görün, adım Hıdır elimden gelen budur anlayışıdır.

Krizin Türkiye’ye Yansımaları

Saray cenahının kapitalizmin genel krizinin, Türkiye’de ki ekonomik iflas üzerinde önemli etkileri olduğu söylemi doğrudur, fakat eksiktir. Hemde çok eksik. Bilinirki iç dinamikler üzerinden yükselerek, yaygın üretim ekonomisi yerine, dışarıdan sıcak para akışına endeksli, ithalat ve rant ekonomisini uyguladıkları için kapitalizm hapşırırsa, Türkiye gibi devlet ekonomileri anında gripten yatağa düşer. İşin bu yanını ele alıp, öz eleştiri yapmadan ve bu yanlıştan vaz geçecek bilimsel yaklaşım bunların meşreplerinde olmadığından, tribünlere oynamayı tercih etmektedirler. Yozdurlar, yalancıdırlar, talancıdırlar  biçimcidiler, samimiyetsizdirler, ekonomide, siyasette, kültürde, sanat ve edebiyatta, inançta biçimcidirler, asla öze inip, öze uygun davranıp yaşamazlar, biçimi öne çıkarırlar, biçim ise şova dayalı yaklaşım demektir. Her alanda şov yapar tribünlere oynarlar. 20 yıldır üretim ekonomisi yerine ithalata dayalı rant ekonomisini esas alıp, kısa yoldan köşe dönmeci yandaş ekonomisini uyguladıklarından kapitalizmin küresel krizinde ilk çöken ekonomiler arasına girmeyi başardılar. Batılı emperyalistlerin dümen suyunda Irak, Suriye, Libya gibi güçlü ticari ilişkilerin zemininin olduğu ekonomileri yıkıma uğrattılar, ihvancı çizgide Mısır ile düşman oldular ve bütün ticari ilişkileri kestiler, İran altınları ve Londra tefecilerinin yüksek faizli sıcak paraları ile ithal ikameci rant ekonomisi uyguladılar. Sıcak para akışı kesilince, Suudlardan, BAE’ye, Mısır’dan, İsrail’e bütün tükürdüklerini yalayarak para dilenme turlarına çıktılar. Buralardan bekledikleri para gelse dahi, en fazla 6 aylık kısmi rahatlamaya yol açar, sonrası yine karanlık, yine çöküş. Ancak seçim sürecinde ekonomiye makyaj malzemesi olur. Ekonomik krizden çıkaramaz. Bu nedenle Suriye’nin kuzeyin de ve Yunanistan sahasında durumu kaşıyarak tribünlere oynamaya, Yunanistan ile danışıklı kontrollü kriz geliştirme provakasyonlarına girişerek milliyetçi histeriye oynamak istemektedirler. Eğe de 20 yıldır susup, yeni ortaya çıkmış bir gelişme gibi ansızın gelebiliriz naraları atmak tamamen iç politika yatırımıdır. Sarayın bütün iç ve dış hamlelerinin tek hedefi iç politikada seçime yatırım yapmaktır, dolaysıyla son paslı silahları bu iki provakatif girişimdir.

Özetlersek kapitalizmin derinleşen krizi çatışmaları, hayat pahalılığını, yoksullaşmayı büyütüyor. Küresel çapta alt üst oluşları körüklüyor. Süreç emekçi yığınlar açısından daha iyiye değil kötüye gidiyor. İktidarlar daha baskıcı ve totaliter yönetimlere evriliyor. Dünya insanlığını küresel çapta büyük yıkımlar ve felaketler bekliyor. Kuraklık, gıda sıkıntısı, tedarik ve lojistik zincirleri çöküyor, bölgesel ve küresel salgınlar bu sürecin artçı yıkımları olarak geleceği karanlık kılıyor. Dünya insanlığı ise, din, milliyet, soy, sop gibi 19 yüzyılın ve öncesinin bugüne devrettiği ve günümüzün sorunlarını çözmede asla işe yaramayan, sadece şarlatanların totaliter, diktatoryal hedeflerine yardımcı olacak olan dincilik ve milliyetçilik gibi paslı silahlarla bir birini öğütüyor. Dünya halkları, din, dil, ırk, renk ayrımını bir kenara itip kardeşleştikçe bu karanlık çemberi kırıp dışına çıkmayı başarabilir ve bu oranda geleceği kazanabilir. Dinsel, ulusal çatışmaların girdabında esas meselelere yoğunlaşmaz, tüketim budalalığı ile iç içe kendi ipini çekmeye devam ederse, bu durumda kazanılacak bir gelecekte olmayacaktır.

Not:
Avrupa Demokrat gazetesinde ve Si News’te yayımlanan 11.09.2021 tarihli “21. yüzyıl, yeni düzen ve değişen dinamikler” başlıklı dört bölümlük yazımda kapitalizmin krizi, endüstride yaşanan köklü dönüşümler, olası etkileri, ortaya çıkan yeni olasılıklar, insanlığı bekleyen felaketler ve ana çatışma fay hatlarının nereler olacağına dair meseleleri ekonomik boyutları ile ele almıştım. Bu nedenle, bu yazıda ekonomik boyutları özetle geçtim.


Nihat Veli Yüce -06.09.2022


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑