Published on Aralık 10th, 2020
0Başaran: Meclis’te görüşülen bütçe ‘erkek bütçesi’dir
Meclis Genel Kurulu’nda konuşan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Bu bütçe halkın bütçesi değil, bu bütçe iktidarın uzun bir süredir yürüttüğü politikalara bağlı olarak savaşın bütçesi, rantın bütçesi, yandaşın bütçesi ama bir de bu bütçe ‘erkek bütçesi’dir” dedi.
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 2021 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine Meclis Genel Kurulu’nda konuştu.
Başaran, “Bu bütçe halkın bütçesi değil, bu bütçe iktidarın uzun bir süredir yürüttüğü politikalara bağlı olarak savaşın bütçesi, rantın bütçesi, yandaşın bütçesi ama bir de bu bütçe ‘erkek bütçesi’dir” dedi.
Görüştükleri bütçenin cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçe olmadığını söyleyen Başaran, “İktidarın kadın politikasının temeli, cinsiyetçi emek sömürüsüne dayanıyor” diye kaydetti. İktidarın yürüttüğü politikalara göre “sosyal yardım” adı altında kadınlara evin içerisinde hasta ve yaşlı bakımı dayatıldığını söyleyen Başaran, “Bunlar da sanki kadınlar istihdama katılmış gibi bir biçimde rakamlara, istatistiklere ekleniyor maalesef. Türkiye’de kadınların yüzde 49’unun ev emekçisi olduğu, 11 milyon 741 kadının ev işleri nedeniyle çalışma hayatına katılmadığı, yine 494 bin kadının ise ev işleri ve bakım hizmetleri nedeniyle ücretli işlerinden ayrıldığı ortaya konulmaktadır yapılan çalışmalarda” diye belirtti.
‘KADINLARA YOKSULLUK, GÜVENCESİZLİK DAYATILIYOR’
Kadınlara sürekli bir biçimde yoksulluk ve güvencesizlik dayatıldığını
vurulayan Başaran, “Bakın, Rosa Kadın Derneğinin yaptığı bir araştırmada
kadınların yüzde 96’sı temel problemlerinin yoksulluk olduğunu ifade
etmiş ve bu yoksulluğun aslında şiddeti de tetiklediğini, yoksulluk
nedeniyle kadınların şiddet gördükleri alanlardan uzaklaşamadıklarını
çok iyi biliyoruz. Kadınların büyük bir çoğunluğu kendi adına sigortalı
değil arkadaşlar; kadınların büyük bir çoğunluğu ya ebeveynleri ya da
eşleri üzerinden sağlık sigortasından yararlanabiliyor bu ülkede. Bu
ülkede, kadınların sadece yüzde 17’si emekli olurken, bu rakam
erkeklerde yüzde 81” ifadelerini kullandı.
5 MİLYONDAN FAZLA KADIN İŞSİZ
Kadınların pandemide daha fazla etkilendiğinin altını çizen Başaran,
“Zaten iktidarın yürüttüğü cinsiyetçi politikalar ve savaş politikaları,
kadınların yaşam alanını daralttı. Kadınlar, sürekli bir biçimde
toplumda kışkırtılmış bu erkeklikle yüz yüze kaldılar; bir taraftan da
iktidarın şiddetiyle yüz yüze kaldılar ama pandemi döneminde işsizlik ve
yoksullukla daha fazla yüz yüze kaldılar” dedi. DİSK’in yaptığı bir
araştırmayı paylaşan Başaran, Covid-19 etkisiyle revize edilmiş kadın
işsizlik oranının yüzde 45,3 olduğunu yani 5 milyon 219 bin kadının
işsiz olduğunu söyledi. “Eve çekilin” çağrılarıyla beraber kadınların ev
yükümlülüğü sürekli bir biçimde arttığını kaydeden Başaran, “Bu
yürütülen toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyetçi politikalar
nedeniyle, kadınlara yüklendiği için kadınlar bu pandemi döneminde daha
fazla yoksullaştı” diye konuştu.
‘ALKIŞLANAN SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN YÜZDE 70’İ KADIN’
Pandeminin ilk gününden beri sağlık emekçilerinin alkışlandığını
hatırlatan Başaran, “Bakın, bu sağlık emekçilerinin yüzde 70’i kadın ve
pandemiden en fazla etkilenenler oldu ama maalesef bu bütçede de bu
süreç içerisinde de kadın sağlık emekçileriyle ilgili herhangi bir
düzenleme yapılmadı. Kadınlar, hem çalışma alanında büyük bir zorluk
yaşadılar hem psikolojik hem fiziksel olarak hatta sağlık açısından bu
zorluğu yaşarken bir de eve döndüklerinde, yine bakım yükümlülüğü
kendilerine yüklendiği için bu zorluk katmerlenerek arttı” diye
belirtildi.
‘MÜLTECİ KADINLAN EN FAZLA İSTİSMARA VE ŞİDDETE UĞRUYOR’
Mülteci kadınlara ilişkin de konuşan HDP Kadın Sözcüsü Başaran, “Göçmen
ve mülteciler iktidar açısından Avrupa’ya karşı sürekli bir koz olarak
kullanıldı ama zaten iktidarın bu gelen yardımları da mültecilere
dağıtmak bir yana aslında bu siyaseti, mültecilere dönük nefret
siyasetini de yürüttüğünü çok iyi biliyoruz. Zaten, mülteciler sürekli
ırkçılıkla karşı karşıyaydılar, sürekli güvencesiz bir şekilde
çalışıyorlardı, merdiven altı işletmelerde çalışmak zorunda
kalıyorlardı. Ancak, bu süreç içerisinde, özellikle pandemiyle beraber
en fazla mülteci kadınlar bu sürecin daha ağır etkileneni oldu. Kadın
Dayanışma Vakfına göre mülteci kadınlar en fazla cinsel istismara,
şiddete uğrayan kesimlerden biri. Bu kadınlar 6284’e de vatandaş
olmadıkları için -mülteci ve sığınmacı da değiller zaten Suriyeliler
özellikle misafir kabul edildikleri için- 6284’ten yararlanamadıkları
için bu şiddetle daha fazla yüz yüze kaldılar. Yine, değerli arkadaşlar,
iktidar sürekli şiddeti besleyen politikalar yürüttü. İstanbul
Sözleşmesi’ni tartışmaya açtı, 6284’ü tartışmaya açtı; belediyelerimize
kayyum atayarak, eşbaşkanlık sistemimizi, eşit temsiliyet politikamızı
hedef alarak, sürekli bir biçimde, bu pandemi sürecindeki politikalarla
aslında kadınlar daha fazla hedef hâline geldi. 2020 yılının ilk on
ayına göre, bakın -birçok farklı rakamlar var ama- yaklaşık 250 kadın
yaşamını yitirmiş, erkekler tarafından katledilmiş; 122 kadın taciz
edilmiş, 226 çocuk istismara uğramış, 79 kadın tecavüze uğramış. Biz
rakamların ne olduğunu bilmiyoruz çünkü Bakanlıktan çok ısrarlı bir
biçimde sormamıza rağmen bu rakamlar net olarak açıklanmıyor. Ve bu
şiddet artmışken, maalesef, üniformalıların ve iktidara yakın kişilerin
şiddeti özellikle İpek Er ve Nadira Kadirova’da olduğu gibi iktidar
tarafından korundu, kollandı bu süreç içerisinde” ifadelerini kullandı.
Başaran konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şimdi bizim belediyelerimiz niye hedef alındı, eşbaşkanlık sistemi niye
bu kadar iktidara göre kriminal? Çünkü tekçi, erkek egemen bir bakış
açısına göre bir yönetim, bir iktidar anlayışları var. Bunun
karşısındaki alternatifler kadın düşmanı politikaları nedeniyle hedef
hâline getirildi. En son İçişleri Bakanlığı bir rapor yayınlamış. Bu
rapora göre, terörden -tırnak içerisinde söylüyorum- arındırılmış
belediyeler… Aslında kadından arındırılmış belediyeler kurdular. Çünkü
kadın kurumları kapatıldı, kadın daire başkanlıklarının başına erkekler
getirildi, eşbaşkanlık sistemi terörize edilerek kadının toplumsal ve
siyasal yaşamındaki yeri ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Peki, o çok
hedef gösterilen kadın belediyeciliğinde ne yapıldı? Eşbaşkanlık, eşit
temsiliyet sistemiyle ve yine toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyle
kadınların, yaşamının her alanında eşit bir şekilde bu bütçeden,
hizmetten yararlanması sağlandı.
“On sekiz yıldır iktidarın beceremediğini biz becerdiğimiz, biz başardığımız için belediyelerimiz hedef alındı. (HDP sıralarından alkışlar) Şimdi birkaç öneri sunacağız çünkü biz yine, bu dönemde Mecliste toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe çalışmasının -önermemize rağmen- olmayacağını bildiğimiz için, yine, katılımcı bir bütçenin esas alınmayacağını bildiğimiz için, kendimiz, HDP Kadın Meclisi olarak bir bütçe çalıştayı düzenledik, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe çalıştayı düzenledik. Birçok kadın kurumunun, aktivistin, akademisyenin katıldığı, kadınlarla beraber “Biz nasıl gerçekten toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe gerçekleştirebiliriz?” tartışmasını yürüttük. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, sadece, kadınların şiddete uğradığı zaman bariz belli mekanizmaların kurulması değil. Kadınların -yok sayılan, toplumun yarısı olan ama bütçeden eşit olarak yararlanamayan kadınların- toplumun her alanında bu bütçeden faydalanmasının tartışmalarını yürüttük.”
Başaran, önerilerini şöyle sıraladı:
■ Kadın emeğinin görünür olacağı, kadın istihdamının artacağı, kadın yoksulluğunun son bulacağı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin esas alınması kadınların talebidir. Talebimiz sadece sığınaklar, kadın merkezleri için bütçe değil, yaşamın her alanında karşılaştığımız eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları sonlandırmayı hedefleyen bir bütçedir. Görüşülen her bütçe kaleminde toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe esas alınmalıdır.
■ Bütçenin tartışma ve onay süreci vatandaşların ama özellikle kadınların katılımına açılmalı, herkesin anlayacağı halk dostu bir dil kullanılmalıdır çünkü buradaki vekillerimizin bile çoğu aslında bu bütçede neyin ifade edildiğini anlayamıyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin olabilmesi için bütçe sürecindeki tartışmalara kadın örgütlerinin mutlaka dâhil edilmesi gerekir.
■ Kız çocuklarının eğitimini teşvik eden politikaların olması ve bunun için özel bir bütçenin ayrılması gerekir.
■ Bakanlıkların ve bağlı oldukları teşkilatların cari transfer giderleri toplumsal cinsiyete duyarlı bir harcamayla gerçekleşmelidir. Ekmeği kazanan erkek etrafında örülmüş sosyal güvence çerçevesini kırmak gerekmektedir.
■ Kadın tutsaklara yönelik yeterli ödeneğin olduğu bir bütçe düzenlemesi olmalıdır.
■ Vergi sistemi toplumsal cinsiyet açısından birçok sorun barındırmakta. Vergi sistemi de toplumsal cinsiyete duyarlı hâle getirilmelidir. Sosyal yardım değil, sosyal hak ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.
(ETHA)