Makaleler

Published on Nisan 7th, 2021

0

Amiraller de Erdoğan da batacak – Hüseyin Şenol


Emekli amirallerin bildirisi ile diğer darbe bildirilerinin dili de aynıdır ve “Atatürkçüdür”. Bildirilerin hepsi “Yüce Türk milleti” şeklinde hitapla başlar.  Bildirilerin en benzer yanı ise, her biri gibi bunun da “Atatürkçü” bir bildiri olmasıdır…

            Bildiğimiz “Amiral battı oyunu” genelde iki kişiyle oynanır. 2 kişilik düşünce ve strateji tabanlı oyun olan “Amiral battı” oyununu daha fazla kişiyle de oynamak mümkün. “Bizim” amiraller abartıp, 104 kişiyle ve gece yarısı oynamaya kalkınca, daha da kötü battılar.

            İşin esprisi bir yana, üç gün önce 4 Nisan 2021 tarihinde gece yarısı bildiriyi yayınlayan Türk Deniz Kuvvetleri’nden emekli 104 amiral, yine yeniden “demokrasi bekçiliğine” soyunmuş ve halt yemişlerdir. Onlar bu girişimiyle, demokrasiye değil, ne kadar istedikleri ve arzuladıklarından bağımsız olarak, iktidara, faşist AKP-MHP koalisyonuna hizmet etmişlerdir.

            Sanki “gündüzler çuvala girdi” ve amiraller geceyi bekledi.

Amiraller, 4 Nisan Bildirisiyle Türkiye halklarına ve genel olarak demokrasiye hizmet değil, bu “darbe” ortamını çağrıştıran girişimleriyle faşist AKP-MHP ile liderleri Tayyip Erdoğan ve en büyük destekçisi Devlet Bahçeli’ye muazzam yeni bir destek daha sağlamıştır. Bahçeli, Erdoğan’ı da geride bırakarak, bir çok konuda olduğu gibi şimdi de iki yüzlü davranarak, generalleri sürekli göreve çağırdığının unutulduğunu zannediyor.

            15 Temmuz’un bizzat planlayıcı olan ve darbeyi gerçekleştiren Erdoğan’ın “Bu Allah’ın bir lütfudur” sözü da unutulmamalıdır.

HDP’nin doğru yaklaşımı?

            Hemen aynı gün açıklama yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) “Türkiye’de, gerek askeri gerek sivil olsun her türlü darbe veya darbe girişimi ağır yıkımlara yol açmıştır. Demokrasiyi ve özgürlükleri hedef alan darbeci yaklaşımlara ve tutumlara karşı tavrımız her zaman nettir. Ancak demokratik siyasete darbe yapmak konusunda sicili kapkara olan bu iktidarın yazılı bir bildiriden darbe riski devşirmesi de siyasi kurnazlık ve fırsatçılıktan öte bir anlam taşımamaktadır. Çare güçlü demokrasinin tesisi ve gerçek adaletin sağlanmasıdır.” diyerek, bana göre doğru tavrı sergilemiştir.

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da, AKP’liler tarafından getirilen “darbecilik” yorumlarını işaret ederek, “Seçilmiş milletvekillerini, seçilmiş belediye başkanlarını hapse atıp milli irade ahkamı kesmek riyakarlıktır. Darbeci arıyorsanız aynaya bakın” paylaşımını yaparak, açıklamasıyla bu doğru tavra bir katkı yapmıştır.

7 Haziran ve 1 Kasım 2015 Seçimleri arasında kapkara bir 5 ay yaşadık. Bu 5 ay, sonrası yıllardan günümüze kadar yaşanacakların da habercisiydi.

“Sol” tavır ne olmalı?

            Maalesef, bana göre 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen ve asıl amacı, Erdoğan’ın önündeki en büyük engel olarak gördüğü başta HDP olmak üzere, Tayyip Erdoğan’ın ortağı Fethullah Gülen ve Hareketini ezmektir. Ki devamında da, bu darbenin ve yarattığı ortamın Erdoğan için ne kadar önemli olduğu ve bugüne gelebilmesinin onun için en büyük kazanım olduğunu hep birlikte gördük.

Bu darbeyle birlikte, en büyük “rakipleri” gördüğü, içinde “FETÖ” ve dışında da HDP’yi kriminalize etmekti. Savaş, OHAL, kayyumlar, seçimler, katliamlar, işgal, savaş gibi planları içeren yaptırımlar hiç bekletilmeksizin ve aksatılmadan, muhalefetin de beceriksizliğiyle başarıya ulaşılmıştır, onlar açısından.

            HDP’yi kapatma planlarıyla birlikte geliş(tiril)en yeni durum, seçim öncesi için hazırlanan planlar zincirinin bir halkasıdır.

            Bu bildiri, hiç de masum bir bildiri değildir. Tarihin hiç bir döneminde demokrasiye sahip çıkmayan, hatta bizzat egemenler için, sermaye için demokrasiyi postallarıyla çiğneyen amirallerin, generallerin ve ordularının “günahı” çoktur. Şimdi de kalkıp demokrasicilik oynamasınlar.

            Onların gerçek yüzünü biz sosyalistler çok iyi biliyoruz: Bizzat tanklarıyla demokrasiyi efendileri için ezenlerin, bu ülkeye kötülükten başka verdikleri, verebildikleri hiçbir şey olmamıştır ve günümüzde de yoktur. Gelecekte de olmayacaktır.

            Malum bildiri “Yüce Türk Milletine” diye başlayıp “Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.” denerek son buluyor.

            “Kanal İstanbul”, “Montrö” ve “sarık” kaygıları varmış gibi ortaya çıkan bu emekli amiraller grubu, katliam, işkence, soykırım, işgal, savaş ve diğer insanlık dışı uygulamalar karşısında sessiz kaldılar ve kalıyorlar.

            Maalesef “sosyalist-sol” yine gerektiği gibi ses çıkaramamakta, 15 Temmuz atıllığını burada da göstermektedir. Çıkan bir-iki cılız sesin dışındaki yorumlarda ve yapılan haberlerde amirallere destek imaları da akla zarar yaklaşımlardır.

Neyse ki, yüreğime bir nebze su serpildi ve dünden beri “sol” daha fazla yazmaya başladı ve bu bugün de devam ediyor. 15 Temmuz’da benzerini daha kötü şekilde yaşadık ve bizim cenah günlerce ses de çıkarmadı, sokağa da çıkmadı.

            Sosyalist tavır; kesinlikle amirallere sahip çıkma yönünde olmamalı, bizzat onların gerçek yüzleri ortaya koymalıdır. Sosyalist tavır, “Dur general, biliyoruz alışkınsın, ama yeter” demektir.

            Amirali generali, bir bütün olarak ordu ve mensupları yaptıkları darbelerin ve tüm kötülüklerin hesabını vermeli. Mağduru olduğum 12 Eylül Askeri Darbesi dahil, tüm darbelerin ve devamında tüm insanlık dışı uygulamaların hesabı sorulmalı bu emekli amirallerden de. Halklarımıza kapkara bir dönem daha yaşatan, 12 Eylül Darbesi ve devamından bu “emekli askerler” de bizzat sorumludur ve yargılanmalıdır.

            Bunu, bizzat darbeci olan şimdiki iktidar değil, sosyalistlerle birlikte gerçek bir demokrasi hareketi gerçekleştirebilir.

Bildirilerdeki benzerlik

Emekli amirallerin bildirisi ile 15 Temmuz bildirisinin benzer yanları çoktur. Diğer darbe bildirilerinin dili de aynıdır ve “Atatürkçüdür”. Bildirilerin hepsi de “Yüce Türk Milletine” şeklinde hitapla başlar.  En benzer yan ise, her bildiri gibi bunun da “Atatürkçü” bir bildiri olmasıdır.

Bu girişim de, diğer darbe ve girişimler gibi Atatürkçüdür. Bugün HDP hariç, parlamentodaki tüm partiler Atatürkçüdür. Parlamento dışında da sağlı-sollu partilerin büyük çoğunluğu Kemalisttir. Ne parlamentodakiler ne de dışındakiler Atatükçülük’ten, Kemalist yapılarından kurtulamamaktadırlar. Bu yapılarıyla, Türkiye halklarını da aynı “talihsiz” ortamın içinde tutmaya çalışmaktadırlar…

Sonuç olarak;

Bildiri özü itibarıyla, yine ordunun ve dostlarının işi çözeceğini söylemektedir. Bu girişim ima ettiği şekilde, devamında orduyu göreve çağırıyor ve bu neden dolayı da gericidir.

Bu bildirin masum bir yanı yoktur. Demokratik hak ve özgürlüklerin hiç bir zaman yakınında bile dur(a)mayan bu generallerden, masumiyet beklemek büyük hata olur. Generaller, Türkiye tarihinin her döneminde iktidarlardan yana, sömürgecilerden yana tavır almış, onların ve efendileri emperyalistlerin bekçiliğini yapmıştır.

CHP’nin “Ben askeri de darbeyi de herkesten daha çok severim” yaklaşımı burada da bir kez daha sırıtırken, Perinçek gibi AKP yalakası ulusal faşistler ise, faşist AKP-MHP koalisyonuyla aynı yerde durmaktadır.

Soldan çıkan çok cılız bir ses ve bu sesin verdiği desteği de olumlamak mümkün değil. Burada, solun tavrı yine ağırlıklı olarak Erdoğan karşıtlığında yoğunlaşıyor ve doğru bir yöntem değildir bu. Son seçimlerde de gösterildiği gibi, bu yaklaşım hatalıdır ve nihayetinde sistemin devamına hizmettir.

15 Temmuz’daki “şaşkınlık” ve “hiç” sayılacak kadar bir tepkiden sonra, sol olarak yine ve yeniden bir sınav veriyoruz.

15 Temmuz Darbesinin mimarı Erdoğan’ın amirallere tepkisi kendince haklıdır. Darbe yapan, darbelenmeye de hazır olmalı. Bunu o da çok iyi biliyor…

Ama bizler, yani darbelerin gerçek mağduru devrimci-sosyalist, ilerici ve yurtseverler olarak “Askeri ve sivil darbelere hayır, demokrasi ve barış hemen şimdi” şiarını mücadelemizin en başına oturtarak yolumuza devam etmeliyiz.

Amiraller de Erdoğan’ı kurtaramayacak ve birlikte batacaktır.

Türkiye halkları, generalleri de yine mağduriyet edebiyatına sarılan Erdoğanlar’ı da tarihin çöplüğüne gömecektir.


Hüseyin Şenol – 07.04.2021

Tags: , , , , , , , , , , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑