Adalet yoksa, barış da yok! Faşist cinayet şebekesine karşı Berlin’de yürüyüş var

Önümüzdeki cumartesi günü, Berlin’de faşizme karşı büyük yürüyüş var.

Çok sayıda kurum tarafından desteklenen eylem için yapılan açıklamayı olduğu gibiş yayımlıyoruz:

Yürüyüş
7 Kasım
saat 14:00
Platz der Luftbrücke

Çağrı

NSU faşist cinayet şebekesinin 4 Kasım 2011’de açığa çıkmasından sonra, mümkün olamayacağı düşünülen ortaya çıktı: Almanya’da yıllardır ırkçı cinayetler işleyen sağcı bir terör örgütü!

Eylül 2020’de Enver Şimşek’in sağcı terör örgütü”NSU” tarafından ilk ırkçı cinayetinin yirminci yıl dönümü oldu. Bucinayet ile bugün arasında sekiz ırkçı cinayet ve birkaç NSU bombalama eylemi, cinayetkurbanlarının yakınları ve ırkçılığa maruz kalanlar in çevresine yönelik ırkçıpolis soruşturmaları, devletin cinayetlere karışmış olduğu ve örtbas ettiğinedair sonu gelmeyen olgular ve de Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinin yıkıcı kararıvar – ancak aydınlatma yok. Failler bir “üçlü” çeteye indirildi vehafif ceza kararları verildi.Aile fertlerini öldürenlerinNaziler olduğundan emin olan mağdurlar göz ardı edildi ve düpedüz susturuldu.NSU olayı, yıllarca süren sağcı terörün görmezden gelinmesinin ölümcül sonuçlarınıortaya çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda Alman devletinin, gizli servislerin vepolisin geçmişiyle halen ne kadar derinden bağlı olduğunu da gösteriyor:Irkçılık, devlette, kamuoyunda ve toplumda yapısal bir zemine dayanmaktadır;toplumun gövdesi susarak, Dessau’daki Oury Jalloh ve Berlin’deki Hussam Fadl veFerhat Mayouf gibi ‘kara kafalıların’ sokakta, polis gözetiminde veyahapishanede öldürülmesine katkıda bulunmaktadır.

Oyalarıaydınlatmak yerine, ırkçılığa maruz kalnalar hakkınnda soruşturma yapılmakta.Gizli servisleri ifşa edip dağıtmak yerine güçlendiriliyorlar.

Böylesi bir toplumsal hava, Hanau, Halle veya şuanda Hamburg’da olduğu gibi saldırılara ve cinayetlere ortam sağlıyor. Olaylarhafife alınıyor ve depolitize edilir, hepsi kafayı yemiş “bireysel faillere“indiriliyor. NSU’nun dokuz yıl önce kendini ifşa etmesinden bu yana, giderekdaha sağa açık olan bir toplumla karşı karşıyayız. Sağcı terör grupları vesözde “bireysel eylemciler” engelsiz bir şekilde cinayetişleyebiliyor. Halle, Hanau ve Hamburg’daki anti-semitik, ırkçı saldırılar, bu toplumsalıırkçılığın acımasız ve ölümcül sonuçlarıdır.

Devlet ve kurumları, görevleri olduğu halde, mağdurları korumaya niyetli değiller.

Siyasi sorumlular, soruşturma makamları ve polis saflarındaki ırkçılığı ciddiye alınacak bir tehdit olarak kabul etmiyorlar. Aksine, neredeyse haftada bir, polis veya ordudaki yeni Nazi ağları ve yetkililer ile örgütlü neo-Naziler arasındaki bağlantılar hakkında haberler okuyoruz. “NSU 2.0” ismiyle, polis memurları göçmenleri ve siyasi muhalifleri tehdit ediyor ve bunlar tek tek vakalar olarak kabul ediliyor. Neukölln’de de yıllardır neo-Naziler saldırılar düzenliyor, göç geçmişi olan insanları, göçmen esnafları ve solcuları tehdit ediyor. Ve burada da, sadece mağdurlar sayesinde soruşturuluyor. Mağdurlar, sadece saldırılara karışmış devlet kurumlarına, şüphelilerle görüşen yetkililere veya onlara siyasi sempatilerini ifade eden savcılara karçı değil, aynı zamanda tüm bunları örtbas eden siyasete de karşı da mücadele ediyorlar.Şimdiye kadar “Neukölln olaylarında” failler aleyhine herhangi bir sonuç alınmadı. NSU olayları ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra 5 Nisan 2012’de Berlin’de gerçekleşen Burak Bektaş cinayeti ise hala aydınlatılmadı.

Mağdurların soruşturma komisyonu kurma talebi hala ciddiye alınmıyor,

bunun yerine, araştırma yapıyormuş gibi yapmak için özel komisyonlar kurululuyor, sonuç ise yok!NSU olayı, Berlin-Neukölln’e kadar uzanıyor; Bu bulgu, Münih’teki NSU davası çerçevesinde bilindiği gibi, soruşturma makamlarınca değil, davacıların, araştırmacı gazetecilerin, parlamento soruşturma komisyonların bildiği bir bulgu. … George Floyd’un polis memurları tarafından öldürülmesinin üzerinden yarım yıl geçti ve #BlackLivesMatter protestoları ırkçılık ve ırkçı polis şiddeti tartışmasını Almanya’da yeniden mümkün kıldı.

Ancak İçişleri Bakanı’nın polis içinde ırkçılıkla ilgili bir araştırmayı reddedip ‘polismemurları zan altında bırakılamaz’ uyarısında bulunurken, aynı polis gücü sürekliırkçı genel şüphe anlayışıyla hareket etmektedir:

Günlük ‘racial profiling’ yoluyla veya Neukölln’deki nargile barlarına yönelik keyfi kontroller ve taciz yoluyla olduğu gibi.Anti-faşist ve ırkçılık karşıtı aktivistlere yönelik baskı orantılı değil ve bunun sebebi sağa açık bir devlet politikası! Irkçı ve sağcı cinayetlerin, şiddetin ve aslında polis şiddetinin sorgulanmadığı bu toplumsal ortamda, taleplerimizi duyurmak için siyasi karşıtlarımızın adını net bir şekilde koymalı ve kendi dayanışma ağımızı kurmalıyız. Faillerin cezasız kalmalarından ciddi sonuçlar çıkarmalıyız.

NSU davasında iki yıl önce verilen karar bu davaya sonnoktayı koyamaz! Almanya, bireysel faillerin ve bireysel suçlarınülkesi değil!

Devlet, polis ve yargı hakkında suç duyurusundabulunuyoruz. Mağdurlara saygı ve faillerin cezalandırılmasını talep ediyoruz. Normal olarak kabul edilen ırkçı statükoya karşı mücadele edelim.Dayanışmacı, anti-ırkçı bir özörgütlenme ve özsavunma zorunlu! Mağdur yakınlarıve ırkçı-sağcı şiddete maruz kalanlarla soktata da dayanışmanızı gösterin!Sesinizi yükseltin ve direnişi örgütleyin!

Unutmadık – affetmeyeceğiz!
Adalet Yoksa, Barış ta Yok!

Destekleyenler

Initiative Amed Ahmad
Initiative für die Aufklärung des Mordes an Burak Bektaş
Initiative in Gedenken an Oury Jalloh
Migrantifa
Kampagne für Opfer rassistischer Polizeigewalt
Interventionistische Linke – Berlin
Die Urbane. Eine HipHop Partei
Aktionsbündnis Antira
Neukölln Watch
Tribunal NSU-Komplex Auflösen
Gemeinschaftlicher Widerstand
We’ll Come United Berlin Brandenburg
Revolutionärer Jugendbund (OG Berlin)
Berliner Vereinigung der Verfolgten des Naziregimes – Bund der Antifaschistinnen und Antifaschisten e.V.
Theater X
Berliner Bündnis gegen Rechts (BBgR)
Black Pond Antifa
Justizwatch
Antifa Friedrichshain
Emanzipative Antifaschistische Gruppe