Makaleler

Published on Temmuz 25th, 2021

0

70 yıl önce, anti-komünist histerinin arttığı 1951 günleri | Doğan Özgüden


Nazım Hikmet’in aftan yararlanarak hapisten çıkmış olmasının yarattığı hoşgörü havası da birdenbire dağılmıştı. Türk Barışseverler Cemiyeti, Kore’ye asker gönderilmesine karşı bir bildiri yayınlayınca kıyamet kopmuş, tekrar komünist tutuklamaları gündeme gelmişti…

Artık evde, sokakta, okulda konuşulan tek konu Kore seferiydi. Ankara Radyosu özel asker mektubu yayını baş­latmıştı, saatlerce hamasi ya da gözü yaşlı mesajlar oku­nu­yordu.

Bu arada Bulgaristan’dan büyük kafileler halinde “soydaş göçü” başlamıştı. Tüm ortaokul, lise öğrencileri Balkan ülkelerinin nasıl “komünist mezalim” altına düştüğü konusunda bilgilendirildikten sonra gruplar halinde soy­daşlara yardım toplamak için görevlendiriliyordu. Ben bir arkadaşımla yeni gelişen gecekondu mahallelerinden birinde görevlendirilmiştim. Kapı kapı dolaşıp dilimizin dön­düğü kadar soydaşların dramını anlatıyor, “Gönlünüzden ne koparsa” diyorduk.

Gecekonduların yoksul insanları kendi sefaletlerini unutarak cepte, çekmecede ne varsa bağış veriyor, parası olmayanlar yumurta, bulgur, fasulya v.s. bağışlıyordu.

Kore Savaşı, Bulgaristan göçmenlerinin ağırlanış biçimi, NATO’ya başvuru ülkede antikomünist histeriyi iyice az­dırmıştı. Türkiye komünizme karşı Batı’nın ileri karakolu olma yolunda hızla ilerliyordu.

Nazım Hikmet’in aftan yararlanarak hapisten çıkmış olmasının yarattığı hoşgörü havası da birdenbire dağılmıştı. Türk Barışseverler Cemiyeti, Kore’ye asker gönderilmesine karşı bir bildiri yayınlayınca kıyamet kopmuş, tekrar komünist tutuklamaları gündeme gelmişti.

Bir gün okuldan geldiğimde annem, son derece üzgün, arka sokaktaki komşularımızdan bir terzinin ve eşinin “komünistlik”ten tutuklandığını söyledi. Allak bullak olmuştum. Terziyle pek beraber olamamıştık ama eşi son derece kişilikli bir kadındı, arada bir anneme misafirliğe gelir, günlük olaylar üzerine kimseden duymadığımız yorumlar yapar, özellikle de hem DP iktidarını hem de muhalefetteki CHP’yi eleştirirdi.

Mahallede tutuklama olayından sonra dedikodunun bini bir paraydı. Göğüslerinin arasında komünist belgeler ele geçirildiği, bilmem nereye sabotaj yapmaya hazırlandıkları bire bin katılarak anlatılıyordu. Herkes “komünist” damgası yiyerek başının derde gireceğinden korkuyordu.

İşte bu bunaltıcı cadı kazanı ortamında sanki bir mucize oldu. Demiryolcu babamın bu kez de Ankara’dan İzmir’e tayini çıkmıştı. İzmir’de Alsancak İstasyonu’nda görevlendiriliyordu. Ben Ticaret Lisesi’nin son sınıfını İzmir’de okuyacak, ondan sonra da İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’na devam edecektim.

Yine denkler yapıldı ve bir karavagona yerleşip 1951 yılının kızgın bir yaz günü marşandiz treniyle Ankara’dan İzmir’e doğru yola koyulduk.

***

İzmir’de daha ders yılı açılmadan tüm gazetelerde aftan yararlanan Nazım Hikmet’in bir Romen gemisiyle Türkiye’den kaçıp vatana ihanet ettiği duyurularak müthiş bir anti-komünist kampanya başlatılmıştı. Bakanlar Kurulu da büyük şairin hangi baskı ve tehditler altında Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldığını bile bile kendisini TC vatandaşlığından attığını ilan etmişti.

Nazım’a hayran babamın ağzını bıçaklar açmıyordu. Nazım’ın kitapları kitaplığımızda yeniden zulaya alınmıştı.

Okul yılı açıldıktan bir kaç hafta sonra da tüm gazeteler azılı komünist bir genç kızın gizli belgeleri bir gemiyle Fransa’ya kaçırmak isterken İstanbul’da tutuklandığını, ülke çapında bir komünist tevkifatı başladığını yazıyordu.

İzmir gazeteleri daha sonraki günlerde de tevkifatla ilgili haberleri vermeye devam ettiler. Bunlara bakılırsa, polis zamanında davranmıştı, yoksa vatan elden gidiyordu!

Artık herkesi, düzen aleyhtarı en ufak bir eleştiriden dolayı “komünist”likle suçlanma korkusu sarmıştı.


Doğan Özgüden, “Vatansız” Gazeteci, Cilt I, Sürgün Öncesi, Belge Yayınları. 2010 İstanbul

Tags: , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑