Makaleler

Published on Mayıs 5th, 2022

0

6 Mayıs ve mirasyediler… | Erdal Boyoğlu


Sosyalistlerin devrimci dayanışması  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamdan  kurtarılması için  Kızıldere eylemi ile başladı ve bitti.

Kızıldere sonrası dayanışma kültürü devrimci müdahalede yetersiz kaldı. Oysa dönemin en acil sorunlarından birisi dayanışma ve mücadele Cephesiydi ve bunu başarmanın adımı Kızıldere’de atılmıştı. Bu samimi irade pratikte Deniz’i, Hüseyin’i ve Yusuf’u kurtarmak için harekete geçmişti. 

Devrimciler arasında karşılık bulmuştu.

Bu irade devrimcilere miras bırakıldı. Bu miras devrimciler arasında geliştirilip güçlendirilmesi gerekirdi.

Ama sosyalistlerin dayanışma görevi devrimci sürece yönelik birleşik mücadeleye yanıt olamadı.

Devrimci dayanışma geleneğini yaratan devrimcilerin mirasını koruyamadı. Devrimciler, Kızıldere  direnişini 6 Mayıs’ta idam sehpalarında haykırdıkları mirası sahiplenemedi. Devrimci geleneği olgunlaştıramadı ve sürdüremedi.

Mücadele cephesi üzerine devrimci teori ve devrimci pratik sergileyemedi.

Birlikten kuvvet doğar  düşüncesini inkar edip mutlak doğru teranesi ile kendilerini  devrimin öncüsü olarak gördü.

 Devrimciler arasında nasıl birlikler ve cephe  yaratılır üzerine cevap aranmadı. Devrimciler arası iç çatışmalar gelişti.  Birbirine  sıktıkları kurşunları sorgulamadı.

Sosyalistlerin en çok dayanışmaya ihtiyacı varken ve yan yana gelmeye çareler araması gerekirken birbirine karşı şiddet gelişti, çatışmalar körüklendi.

Solun iç ve dış  çatışmaları sonucu bilimsel sosyalist  siyaset bilimi, örgütlerin  olumsuzluklarıyla karşı karşıya kaldı.

Devrim ve sosyalizm  sorununda ki başarısızlık;

Solun bölünmüşlüğü ,dağınıklığı, örgütler  arasında  rekabetçiliği  ve birbirine uyguladığı şiddet ve  örgütlerin birbirine karşı uyguladığı  tutarsızlık ve tahammülsüzlük  ilişkileri  halka güven veremedi.

 Dolayısıyla  dinciliğin , ırkçılığın ve milliyetçiliğin gelişmesine karşı ne bir çözüm üretebildi ne de devrimci dayanışmayı başarabildi.

Devrimciler iktidar perspektifinden uzaklaştığı  için dayanışmadan ve birleşik cephe  mücadelesinden  ayrı düştü. Hep siyaset biliminden uzak  kendi doğruları üzerinden  farklılıkları yok saydı .

 68 kuşağının ardılları kendi içinde  birbirinden devrimciler öldürdü. THKO içindeki ayrışmalar,  Halkın Kurtuluşu,  Emeğin Birliği  birbirinden devrimciler öldürdü. Diğer ardıllar arasında da devrimciler öldürüldüğünü biliyoruz. Hem de üçer  beşer öldürüldü. Yaptığım araştırmalar sonucu Türkiye’de 1975-80 arası 128 devrimci öldürüldüğüne ulaştım. Avrupa’da ise 12 Eylül sonrası  57 devrimci öldürüldüğünü öğrendim. 

Devrimci yaşam unutkanlarla ve inkarcılarla sürüp giden bir süreci karşımıza çıkardı. Hatıralar  vardır ki, yerli yerinde donup kalır. Bellekten hiç silinmez. Gün olur , o süreçleri o hatıraları oluşturan kareler gözümüzde sabitleşir, gitmez. Yıllar geçse de eskimezler. Gün  gelir , o güne konuk olur. 1974 sonrası sol içi çatışmalardan söz ediyorum. 

Sınıf kavgası” dediğimiz  O zaman diliminde çok keskin örgütler vardı. 

Bugün dönüp geriye baktığımızda tüm bunlar hangi örgütün hangi inadıyla,  hangi teoriyle , hangi etikle açıklanabilir. 

Sol içi çatışmalar, sol içi öldürmeler üzerinden devrim ve zafer şarkısı söylenebilir mi? 

 Yaşatılan bu olumsuzluklarla  hala  yüzleşmedi. Öncelikle  sol içi yaşanan /yaşatılan olumsuzluklarla yüzleşmeli.

Devrimciler  6 Mayıs 1972’yi anacaksa devrimci dayanışmanın Kızıldere  bilinciyle tavır  almalı

Kızıldere ve 6 Mayıs ruhuyla devrimci dayanışmayı geliştirmeliyiz, güçlendirmeliyiz…

Devrimci cepheye ihtiyacımız var. 


Erdal Boyoğlu – 05.05.2022


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑